Bir yitimdi yüreğin makberi
Belki de en şaşalı ritim duymazdan
gelenlerin efkârı
Bulaşırken üstümüze
Hamt eden göğün devasa kanatları
Ve kapısı aralık bir mabet,
sandığımızdan öte
Hele ki mucizelerle dolu hayat
Kabaran denizin tek damlasından
Sirayet eden ihtişamlı bir okyanusa
Ve işte kapadığımız musluğu acıların…
Edindiğim bir makamdın:
Rüküş hazan ve cezbedici gölgeler
Firari ruhum
Tutuklu yüreğim
Beden dediğinse sadece ayrıcalıklı
bir mesken
Koruyup kolladığımız değerler ve
mahremiyet
Kavislerinde şiirin
Kerevete çıkan sevdalı prensesin
Böğrüne saplanan bir acı bir bıçak.
Şirret gece efkârlı bulutlar
Meyleden umuda
Bahsi dahi olmaz inancın
Her yemin ayrı bir özlem Rabbe
Her söz verildiğinde özüne sadık bir
serenat
İlla ki aşkı ve imanı beşerin
Gölgesinden uzak bir firari
Yalnızlığa talim eden kurşun asker
Kuşun kanadında saklı vaveyla
Kuşkonmaz seziler
Külyutmaz yetiler
Tetikler de tetikler acılar
Hazana baş koyan bir çiçeğin uçuşan
polenleri
Kaygılı başım
Kazasız belasız güttüğüm yaşım
Meramı yukarıda
Aşkın layığı derinde
Hüznün bataryası bitmedi gitti de.
Okşayan rüzgârsa
Öpense alnından güneşin
Başıboş değil şair ve edimleri
Hıçkırığın en tazesi
Az evvel nasıl da sona erdi.
Gün mizaçlı bir şiirse çalan kapımı
Gecenin mağdur ve mağrur zifiri
Bir batında doğması ne güzelmiş aşk
ve coşkunun
Umudu pelesenk eden her an
Varlığına ket vurulan isyan
Ve işte içtimada şair ve gece
Gönül arsası en ferah hayal sevip de
düşledikçe.
Dikenli bir gül meyleden pembeye
Kanayan sadece gövdesi olsa ne ki?
Kırağı çalan bir heyecan
Verip veriştirdiği sözcüklerin
Yerle yeksan olsa ömür ne ki dünün de
kurtuldu mu tekelinden?
Azat edilesi bir cümle olsa olsa
Yankısı sonlanmayan bir vaveyla
Tırnaklarımızla kazdığımız
Hayat ve şiir denen türküde…