Hangi düş’ ün kıblesinde takılıdır
gözün?
Hangi güneştir içtiğin için için
Dertlendiğin yetmedi mi ve derlediğin
Aşkın huzuruna çıkmakla yetinmedin
mi?
Şair olmanın hikmetidir yalnızlık
Kör kuyuya atılan bir taş gibi
Taşlanan yüreğim ve kabrim ve sırlarım…
Meftun gülüşlerin t/uzağına düştüğüm
her andan
Sökün eden haz gibi acı gibi
Açısı olmayan bir karanlıkta
İçini açtığın aşk gibi.
Oysaki aşktı acının mihenk taşı
Hissizliğine dokunduğum her şiir
vakti
İman gücümde saklı fermanım, sevgili
İfa ettiğimden ötedir şiirlerin her
dizesi
Diz dize durduğumdur
Şahikanın kanadında saklı dolunay
İçip de içerlediğim şiirin kefesinde
saklıdır her olay:
Hani yazmak gibi gecenin köründe
Ölmekse yalnızlığın fecrinde
Övünmekse mazimle
Ön sözüyüm ben acıların
Dualarımla dayandığım
Sabrımla direndiğim
Sessizliğime mil çektiğim her c/eza
vakti
Ne zamanki gömülsen sessizliğe…
Huzuruna çıktım Mevla’nın
Ölümdü ön sözü önceki hayatımın
Kabrime yakındı kıblem
Kalbime uzaktı gölgen
Uğruna şiirler yazdığım
Umurunda olmadığım kadar
Umarsızlığının bekasıdır akan
gözyaşı.
Hutbesi vedanın
Edası hazanın
Hicrinde göğün
Muştalandığım o darağacı
İdam fermanımsa yazdığım her yazı
Şiirlerdir içimde kalan her son ukde
Şerrine lanet okuduğum iblisin küflü
nefesi
Azat edilmedim bu mahzenden sen
gittin gideli.
Evet, gittin umarsızca
İttiğindi yalnızlığımın kelamı
Bir sözcükten fazlaydı ismim
Söz verdiğim gibi güneşe ve aya her
mevsim
S/özlendiğim bir şiirden öte
Yazmaksa acıların yüzölçümünün kim
bilir kaçıncı kuvvetinde?
Hazanda ayaklarıma dolanan rüzgâr
Figanıma ve öfkeme sadık olduğum
kadar
Uzağındayım yalanın ve nefretin
Kindar gölgelere delalet şu uğursuz
sessizlik
Tadı damağımda kalsa da önceki
hayatımın
Ölümle sınandığım ben ve
sevdiklerimle
Yaşarken ölmek nedir,
Bilir misin söyle?
Acını resmidir her şiir
Açmadığım yüreğimse artık kapalıdır
Bu saatten sonra gelecek mutluluk ne
ki?
İdam fermanıma attın nasılsa imzanı
Sözleştiğimse Kara Melek
Varsın tüm dünya yok saysın beni.