Gülümsemesi çalınan şehir:
Renklerin ş/ahında saklı mavi
Gözlerin ferinde yangın
Yâd edilesi eski zamanların fermanı…
Gülümsemek neydi, anne?
Sözlerinde saklıyım hasretin
Mil çektiğim gözlerinde, mabedimden
Firar ettim edeceğim:
Sinemde bulut
Sense her unut, dediğinde
Umudun yansımasıdır aşk
Aşikâr olan sevginin ibaresi
T/aşkın mizacında
Arz ettiğimse talepsiz bir mecra
İndindeyim yangının
İmla hatasıyım tüm tüm yorgun
sözcüklerin
Bin yaşında bir ferman olsam da
Bacak kadar boyumla çocukken çıktığım
Düz duvarda asılı bir resim gibi.
Resmettiğim nedir, söyle anne?
Mizacımdaki o fevri ve masumane yanım:
Yanıp tutuştuğum elbet sonum
Hani s/onsuzluğa kucak açtığım
Dilimden de yüreğimden de düşmezken
Rabbim
Farklı olmanın muadili
Sergüzeşt kaygılarımın meali
Senle kimsesizliğimi giderdiğim.
Simamdaki olası hüzün
Mutluluğuma şerh düştüğüm
Her müzmin acıda bir nebze de olsa
Saklandığım içimdeki cennette yine de
Kaçamadığım
Kuytularda saklı onca yangın onca
gölge
Bir yıldırım gibi düşerken içimdeki
bahçeye.
Göğsüme yasla başını, anne ki
Fecrinde gecenin
Firarisi olduğum dünya denen hengâmenin…
Gözümde yok da aslı malın mülkün
yağması
Bana yağdıransa Rabbime duyduğum
aşkın bekası.
Bilmezler anne, bilemezler
Bilindik neyim varsa içimde seferber
Tümden gelen acılar
Bir tümevarımsa şiir
Yazdığım ne ki yakardığımın yanında
yüce Rabbime?
Varlığımsa kimi zaman dikenli
Battıkça içime yalnızlığın firari
hezimeti
Şükür batmadım çamura
Batağında duyguların
Batılında sessizliğin
Bahtımda saklı ölü nefsim son nefesim
Kurduğum saatse işlerken geriye
Benden kalan şiirlerim olsun
insanlığa son hediye.
Başattır duygular
Bam telinde hicranın
Bağrına basansa Mevla’m
Başım her sıkıştığımda doğrudur
koştuğum O’na
Kovulmadığım tek kapı
Nazıma niyazıma katlanan sensen
Yaşadığımız kadar başımızdan yağan
nur
Nidaları mı ölü günün?
Münazaram mı yoksa kalemle?
Kanadığım kadar kandığım hece hece
Bir zemheride uyudum uyandım bu gece
Felaketim olsa da şiirler ve sevgi
Kaçtığım kadar bir ömür kendimden
Bilsinler ki ben koşuyorum sadece Rabbime.