‘’Ne zaman gözlerimden mürekkep
damlasa…
Kalbime dokunuyorum bir kelebeğe
dokunur gibi…(Didem Madak)
Mülteci bir imim ben, aşkın tezgâhında
unutulmuş bir gülüş
Aşkın Nakşibendi mabedinde saklı bir
rücu
Efkârın bam teli
Aşkın esefle yüklü özlemi.
Göğe dokundum az evvel
Aslında tensiye ettiğim bir rüzgârdı
içimden
Dışa esen renklerin makbulü
Göğün valsı idi belki de
Kalemin dokusunda saklı o benek
Bense seyyah bir kelebek
Renklerin rıza gösterdiği tebessüm
yüklü ilk ve son dilek.
Rengim lacivert.
Rengim siyah.
Rengim turkuaz.
Ah, ben aşkın gök kuşağıyım
Saklandığım mabedin yaslı duvarına
yaslanmış
Bir şarkıyım
Notaları kayıp içimdeki rüzgârın
Ben çoktan firari bir aşkın
kahramanıyım.
Asla var olmamış bir aşkın…
Rıza göstermeyen kâinatın
Ah, sönen yıldızıyım
Huzura binaen ne söyler ki insan?
Dilimde ve yüreğimde Fatiha
Aşkın fethettiği bir duayım
Tebessümler ettiğim aşkın makamı
Meramım saklı Allah katında
Yandığımın resmidir lacivert
türkülerim
Söndüğüme delalet
Beyazın izini sürdüğüm saf kan aşk ve
masumiyet.
Hüznümle biçare.
Issızlığımla nice hale saklı içimde
Beynamaz gölgelerin canı cehenneme
Sevdiğim kadar cenneti yaşadığım
Hüznüme lades diyen aşkın pınarı ve
peteği
Yaldızlı yolun sultanıyım.
Varlığımsa kefalet
Yalnızlık rehavet
Maviden türküler bir rivayet
Göğün yakın mıntıkasında bir Şimal
yıldızı
Örselendiğim ne ki dünyanın
teyakkuzunda?
İnadına gülüyorum
İsmimle yaşıyorum madem
Açan en deli gülüm
Aşkın firarında solan
Yandıkça doğan
Sevdikçe büyüyen
Aşkın kanatlarında saklı feryadım
figanım
Görünmez olduğum kadar da
Dokunulmazdır yüreğim ve mabedim.
Yarın
Ve diğer gün
Defalarca açacağım
Solacağımı bile bile
Gülümseyen yüreğimle
Yandığım İlahi Ateşin her
kıvılcımında
Defalarca çektiğim Besmele
Lügatinde ömrün
İnsan inancı ile yaşarken ömürce…