1
Bir 24
Kasım daha geldi. Öğretmenler Günü kutluyoruz. Bu nedenle eğitim-öğretim
yaşamımızda saygın yerleri olan başta Başöğretmenimiz Atatürk olmak üzere
ebediyete göç eden öğretmenlerimizi rahmet anar, görevlerinin başındaki öğretmenlerimize
başarılı çalışmalar dilerim…
“Her
gün,/ Enginlerden engin,/ Yücelerden yüce/ Bir duygu sara bizi,/Bu sınıfa girince…”
Necatiğil’in
Resim adlı şiiriyle işaret ettiği gibi boyumuz daha bir başak kadar değilken
sınıfa ilk adım attığımızda duvarda mavi gözlü, sıcak bakışlı bir resim görürüz.
Mavi gözlerden yansıyan sıcak bakışlar heyecan ve korkumuzu tatlı bir sevince
çevirir. Ve inci dişleri pırıl pırıl parlayan, güler yüzlü birisi yaklaşır
yanımıza.
Duvardaki
resmin Başöğretmen Atatürk, yanımıza yaklaşanın da öğretmenimiz olduğu
öğrenerek başlar öğrencilik yaşantımız. Anne-babamızdan sonra Başöğretmen
Atatürk ve öğretmen, öğretmenlerimiz girer yaşamımıza. Bu değerler kazandırır bizi
topluma… Onların yetkinlikleri eğitir-öğretir bizleri. Kimdir öğretmen, nedir
öğretmenlik:
Öğretmen
toplumları iyiden, doğrudan yana yönlendiren korkusuz bir liderdir. Tıpkı
Atatürk gibi…
Öğretmen,
alnına ilk aydınlanma ışığı şavkıyan sanatkârdır.
Öğretmen,
kendisine aklı ve bilimi kılavuz edinen, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir…”
özdeyişini yaşam felsefesi yapan aydındır.
Öğrenme
bilgisi üst düzeyde, yeniliklere ve kendini yenilemeye sürekli açık gönüllü bir
bilgedir öğretmen.
Öğretmen,
kendisiyle barışık, ulusunu ve bütün dünya uluslarını seven barışseverdir.
Öğretmen,
toplum çıkarlarını kendi çıkarından üstün tutan yurtseverdir.
Öğretmen,
çeşitli yönlerden esen rüzgârların arkasından sürüklenen değil, rüzgâra karşı
yürüyendir.
Öğretmen,
öğretmenlerinden ve yaşamın içinde öğrendikleriyle aydınlığa doğru yürüyen
cesaret simgesidir.
Öğretmen,
Fakir Baykurt’un betimlemesiyle, “Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez,
öğretmen el açmaz, öğretmen sadece ders verir.” sadece.
Öğretmen,
geleceğimizin güvencesi çocuklarımızı emanet ettiğimiz güvenilir insandır.
Okula
ilk adım atan çocuğa yaklaşıp ellerinden tutup ona daha yeni ayrıldığı
annesinin ellerinin sıcaklığını hissettiren kalbi insan sevgisiyle doludur
öğretmenlerimizin. Daha büyük sınıflarda sorunlarımıza makbul çareler üreten
birer vefalı dost, abla, ağabeydirler.
Tarihin
her döneminde öğretmenlerine gerekli değeri veren uluslar öğretmenlerinin çok
yönlü yetiştirdiği kuşakların üretkenliği ile ilerlemeler kaydedip büyük
uygarlıklar kurmuşlardır. Bu uluslardır Dünyanın gidişine yön verenler. Osmanlı
İmparatorluğunun şanlı döneminin padişahlarının öğretmenlerine verdiği önemle
ilgili ne çok örnekler vardır.
Fatih
Sultan Mehmet, daha 21 yaşında fethettiği İstanbul’a girerken kendisine
sunulmak isteyen çiçeklerin hocasına sunulmasını istediği anlatılır. Ki
Fatih’in 6 dil bildiği bilinir. Hele; “Dünya bir Padişah için biraz büyük iki padişah
içinse küçük…” diyen Yavuz Sultan Selim, atının ayaklarından sıçrayan çamur
nedeniyle mahcup olan hocasın teselli ederek, “Öldüğüm zaman bu çamurlu kaftanı
sandukamın üstüne örtün…” sözleriyle
kendisini yetiştiren hocasına saygısını belirtmiştir.
Din ulularından Hz. Ali, “Bana bir harf
öğretenin 40 yıl kölesi olurum.” diyerek öğretici öğretmenliği ne kadar
yüceltmiştir.
Yıkılan
imparatorluğun külleri arasından Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, yüzyıllardır
geri, bakımsız kalan ülkemizi gönençli hale getirmeyi birincil görev kabul
ettiler. Türk Kültürünü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmayı
hedeflediler. Ortalama %80’i köylerde oturan uygarlığın bütün nimetlerinden
uzak halkımızı okutmak, eğitmek için destansı çabalara girdiler.
Öğretmen
okulları sayısı artırıldı. “Gökte yıldız kadar” köylerimize ışık götürecek
öğretmen yetiştirmek için önce eğitmen kursları daha sonra Köy Enstitüleri
açıldı. Genç cumhuriyet, Öğretmen okulları Eğitim Enstitüleri açtı… Atatürk’ün,
“Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” özdeyişi doğrultusunda
öğretmenlere büyük değer verildi. Bu okullarda yetişen öğretmenler yurdumuzun
en uzak köşelerine ışık götürdüler. Halkımızın aydınlanması büyük katkı
sağladılar.
Köy Enstitülerinin kapısına kilit asıldı. Öğretmen
Okulları, Eğitim Enstitüleri de nasibini aldı okul kapatma furyasından.
Öğretmenlere ilgi azaldı.
Köy Enstitüsü çıkışlıydı ilkokul öğretmenim.
Öğretmenim, mandolin, bağlama, cümbüş… benzeri müzik aletlerini usta düzeyinde
çalardı. Yaptığı resimler süslerdi okulumuzun duvarlarını. Hele güler yüzü hala
aklımda. Kitap okuma sevgimi ilkokul öğretmenime borçluyum.
Öğretmen
Okulu çıkışlı bir öğretmen olarak başarı bir meslek yaşamım oldu. Köylerde,
kentlerde, yurt dışında ve de özel okulda çalıştım. Başarı belgeleri aldım.
Öğrencilerimi çok sevdim, velilerimle düzeyli iletişim kurdum. Tüm bunlara
karşın ilkokul öğretmenim düzeyinde bir öğretmen oldum diyemem.
Öğretmenlerimiz,
takım elbiseli, kravatlı, traşlı halleri, örnek davranışları, konuşmalarıyla örnek
insanlardı. Toplumun saygısına sahiplerdi.
Günümüzdeki
öğretmenlerin durumu hakkında söylenecek çok söz var. Bilmem nereden başlamalı.
Eğitim fakülteleri yüzlerce öğretmen adayı yetiştiriyor. Mezun olanların atama
garantisi yok! Öğretmen yetiştiren okullar meslek okuluydu geçtiğimiz yıllarda.
Olanaklar ölçüsünde donanımlı yetiştiriliyordu öğretmen adayları. Ve ülkenin
gereksinimi kadar öğrenci alınıyordu bu okullara. Okullarını bitirenlerin hemen
ataması yapılırdı. Bakanlık kapılarında atama bekleyen öğretmenlerin dramı
kapanmayan bir yara olarak kanıyor şimdilerde…
Sosyal
Hukuk devletin yadsınamaz görevi öncelikle yurttaşların eğitim, sağlık ve
güvenlik sorunları gidermesi gerekir en azından. Ülkenin öğretmen gereksinimi
varken binlerce öğretmen atama bekliyor. Okullarımızda kadrolu, sözleşmeli ve
ücretli öğretmenler çalıştırılıyor. Kadrolu öğretmenlerle diğer kategorilerle
az ücretle çalışan öğretmenlerin ezikliğini betimleyecek kelime bulamam.
Ve yurt geleninde öğrencilerimizin %10’u özel
okullarda okuyor. Özel okullarda diğer meslektaşlarına göre daha az ücretle ve
iş güvencesi olmayan öğretmenlerin dramı yatsınacak gibi değil.
Sözün
özü öğretmenlere değer vereceğimiz ölçüde geleceğimizin güvencesi
çocuklarımızın çağa ayak uyduracak bilgi ve becerilerle donanımlı yetiştirilir.
İşte o zaman kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyine hatta üzerine çıkarmada emin
adımlarla yürürüz.