PATLAT BAKAYIM SEKİZ KİŞİYE BİR GAZOZ---4. BÖLÜM--

Sinema dünyasının en en fazla iş yapan filmlerinden bir bölümü de korku filmleriydi. Bizim Türkler her nedense korku filmlerine hiç yönelmediler ya da ben hatırlamıyorum Türk korku filmi...Bir tane var çok ileriki yıllarımda... Ondan bahsedeceğim.

Korku filmi deyince elbette ki yabancı filmler akla gelir ve yine korku filmi denince akla gelen ilk isim Alfred Hitchcok tur. Bu herif yönetmendir ve her yönettiği filmde mutlaka bir kaç saniye kendini gösterir. Bu herifin de üç as oyuncusu vardır: Biri Boris Karloff, Öteki Peter Kuşhing, bir diğeri Athony Perkins...Biri Frankeştayn, öteki Drakula, ve sonuncusu da Sapık

Efendim bu iki manyak da ( Yani Frankeştayn ve Drakula ) insanları korkutmak için olmadık haltlar yaparlar lakin aslında çok korkak olan beni bile öyle çok da korkutamazlardı. Onlar korkutamadığı gibi gelmiş geçmiş en sapık ’’SAPIK’’ olan Anthony Perkins bile öyle fazla korkutmadı beni...Sanırım gittiğim o filmlerden hiç bir halt anlamadığımdan olsa gerek. Adamlar bir tarafta kesiyorlar, biçiyorlar, kan gövdeyi götürüyor, mide, barsak, apandist, dalak ne kadar sakatat varsa ortalıkta sürünüyor,seyircinin ya gözleri fal taşı gibi açılmış, ya altına kaçırmış, ya da öğürüyor bu manzaralar karşısında, ben oturmuş mal mal çekirdek çitleyip gazoz yudumluyorum. O şekil yani.

Daha sonra Bazı hayvanları sürdüler piyasaya sırf ben korkayım diye. Önce Godzilla diye bir kertenkele azmanı arz-ı endam etti. Ama kim takar Godzillayı..Alt tarafı iri kıyım bir sürüngen. Baktılar ki korkmuyorum, bu sefer bir orangutanı sürdüler önüme. Neymiş efendim Kink-Kong imiş. Ulan alt tarafı benim rahmetli pederden biraz daha iri bir yaratık..Nesinden korkacağım onun? Yok ama kafaya koydular ya beni korkutmayı, bu sefer de Doktor Jeykıl diye bir kıl çıktı karşıma. O da bir ilaç var içiyor hayvan oluyor, içiyor insan oluyor. Yahu toplumda o kadar çok ki bir gün insan, bir gün hayvan olan... Doktor Jeykıl biraz etkilese de ondan da o kadar korkmadım..Üstelik de henüz on sekiz yaş altıyım.

Bu Hitchcok Amca sırf beni korkutmak için insanların beynini yiyen kuşları piyasaya sürdü ve ne oldu biliyor musunuz? Beş yaşındaki kardeşimle birlikte seyrettik o filmi, her bi halta mızıl mızıl mızlayan kardeşim, kuşlar insanların gözlerini yerken kıkır kıkır güldü, ben de onunla birlikte tabii ki. Yani azbuçuk bizde de manyaklık var sanırım.

Vay sen misin korkmayan ? Sonunda öldürücü darbeyi indirdiler. Ben on dokuz yaşlarındayken filan bir film sürdüler ki vizyona korkmamak için mangal gibi yürek, değirmen taşı gibi popo lazım. Reşit olana kadar öcülerle, hortlaklarla korkutulan ben işte bu film yüzünden -hem de on dokuz yaşında bir delikanlı olduğum halde- Tam bir hafta geceleri kabuslar gördüm ve yorganı kafama çekerek uyudum.

Efendim..Bu film, Baş rolünü Linda Blair’in oynadığı Exorcit, Yani ŞEYTAN filmiydi. Arkadaş olmaz böyle bir şey...Namussuz şeytan, sen gel genç ve dünyalar güzeli bir kızın içine gir. Kız bazen şeytan gibi konuşuyor, bazen yatağı tavana yükseliyor, kızın boynu kendi ekseni etrafında fırıl fırıl dönüyor. Velhasılı kelam kızda her türlü numara var. Hele bir de eline makası alıp mahrem yerine daldırıp daldırıp çıkartması yok mu? Benim tüm saçlar kirpi gibi olmuş, vaziyette ve paçalarımdan asağıya doğru bir sıcaklık iniyor Bakırköy- Bahçelievler ( adını unuttuğum ) Sinemasında. Ve ben on dokuz yaşındayım..Allah kahretsin. Sapıklara, King Konglara, Hatta insanı delik deşik eden KUŞLAR’a direnen ben, basit bir Avrupalı köylü kızı yüzünden ne hallere düştüm. Hele bir de Bakırköy Lisesinde bu filmin ne kadar korkunç olduğunu anlattığım kız arkadaşlarımın ’’ Aaaa..Nesi korkunç ayol, biz gittik, gülmekten öldük ’’ Demeleri yok mu? Hani yer yarılsa da içine girsem evladır. Bir de bu şerefsiz filme iki Oscar ödülü birden verilmiş iyi mi?

Yıllar sonra bu Şeytan’ın Türk versiyonu da yapıldı. Baş rolünü Canan Perver’in oynadığı bu filme de gittim ve Bizim Agah Hün bir hoca olarak kızcağızın içindeki şeytanı çıkarmak için uğraştıkça ve Cihan Ünal da ona yardım etmeye çalıştıkça bol bol kahkaha attım. Yıllar önceki Linda Blair’in oynadığı Şeytan’dan neden o kadar korktuğum için de film boyunca kendimi tokatladım durdum.

Hem korku hem gerilimi doruklarda yaşamak, film boyunca çığlıklar atmak istiyorsanız size tavsiye edeceğim film ne Şeytan, ne Sapık ne de Kink-Kongtur. Benim nazarımda korku ve gerilim dalında iki film vardır. Tavsiyem ilki olan yani bu alandaki en eskisi olan OMEN yani ’’ KEHANET ’’ İle işe başlayın. Yalnız dikkat edin bu adla çok film vardır. Siz baş rollerini Gregory Peck ve Lee Remick’in oynadığı Kehanet filmini bulun ve izleyin bu 1976 yılı yapımı fimi. Gerilim nasıl bir şeymiş anlayacaksınız. O kesmedi mi? O zaman yakın zamanların en dehşet gerilim filmini tavsiye edeyim ki bunu hepiniz biliyorsunuzdur mutlaka : HANNİBAL....Baş rolünü Anthony Hopkins’in oynadığı bu film de şu yaşımda bile bana oldukça büyük bir korku ve gerilim yaşatmıştır. Hele de Hannibal’ın o kafa tası içersinden oldukça başarılı bir şekilde aldığı beyini uçakta bir çocuğa ikram etmesi sahnesi... Aman Allah’ım...Hatırladıkça tüylerim diken diken oluyor.

Gavur milletinin bizi korkutmaya çalıştığı o yıllarda bizimkiler tam aksi yönde bir yol izleyerek güldürmeye çalıştılar. Daha önceleri Turist Ömer, Küçükhanımefendi , Kezban serisi gibi filmlerle güldürmeye çalışırlarken 1970 li yıllarda piyasaya bir film sürdüler ki evlere şenlik: GÜLLÜ...Türkan Şoray ile Ediz Hun’un başrollerini oynadıkları bu film oldukça gırgır, şamata bir filmdi. Filmin en unutamadığım sahneleri ise birincisi Türkan Şoray’ın evinin damına çıkıp kedi gibi miyavlarken ’’ Ula toreniz batsun, adetunuz batsun ’’ Diye sitem etmesiyle yine Türkan Şoray’ın İmam kılığında evine gelen imam nikahlı kocası Fikret’in( Yani Ediz Hun ) her sözüne ’’ Haklusunuz’’ hoca efendu dedikten sonra finalde ‘’ Furacağum o namus düşmanini’’ demesine ölmüştüm ( Bunu yakın zamanda yazdığım için ayrıntıya girmiyorum.)

Güllü serisi bizlere kimi kazandırdı biliyor musunuz? Kemal Sunal’ı. Evet bu filmde sadece bir kaç saniye yüzünü gördüğümüz Kemal Sunal güya Güllüyü öldürecek olan bir kiralık katildi. Güllüyü öldürmek için gelmiş ve bahçe duvarından o sırada Taka Nuri tarafından atış talimi yaptırtılan Güllü’yü seyrediyordu. Güllü yanlışlıkla Kemal Sunal’ı kulağından vurdu. İşte hepsi bu kadar olan bu sahnede Kemal Sunal bir göründü, pir göründü. Herkesin dilinde o vardı. O müthiş komik suratı hiç kimse unutmamıştı.

Bir yıl sonra o müthiş surat karşımıza Hababam sınıfının İnek Şaban’ı olarak çıktı. Ondan sonra - Seyyar Tayyar’ın da dediği gibi- patladı gitti. Bu seride benim bazı arkadaşlarım da rol aldılar ki bunlar içinde Hayta İsmail rolündeki Ahmet Arıman benim okul, kardeşimin ise sınıf arkadaşıydı. ( Daha sonra Münir Özkul- Adile Naşit ikilisinin oynadığı Aile Şerefi, Neşeli Günler, Gülen Gözler gibi filmlerde de rol aldı. ) Diğeri ise Fakülteden arkadaşımdı ve adı Ömer Faruk’tu. Soyadını hatırlamıyorum. Resimde daire içinde olan.

Hababam sınıfı serisi için bir şey yazmaya gerek yok sanırım. Çünkü 1974 yılından günümüze kadar hâla televizyonlarımızda en çok seyredilen filmlerin başında bu seri gelmektedir. Bu serinin İlyas Salman’lı olan versiyonları da fena sayılmazdı hiç bir zaman ilklerinin yerini tutmasa da... Son versiyonları ise bana göre tam bir rezalettir. ( Mehmet Ali Erbil’li olanları )

Yarın..Türk sinemasının iki kralı ve konulu, sosyal içerikli, gerçekçi, filmler diye önümüze konan filmler.
( Patlat Bakayım Sekiz Kişiye Bir Gazoz---4. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 10.05.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.