NAMAZI TERK EDENİN HÜKMÜ

Mukaddime: 


Rahmân ve Rahîm olan Allâh’u Teâlâ’nın Adıyla…

Hamd, Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm O’nun kulu ve Rasûlü’dür…

Bundan sonra:

İslam dininin kelime-i şehadetten sonra, birinci şartı namazdır. Namaz ibadetinin yeri ve şanı çok büyüktür. Her hayrın anahtarıdır namaz. Namaz, kalbe bir ünsiyet ve mutluluk, ruha sevinç ve huzur verir. Namaz iki zıt şey olan iman ile küfür arasındaki ayırıcı sınırdır. Dinin direği olan namaz akıllı, bulûğa ermiş her müslümana farzdır.

Zamanımızda insanların dinden uzaklaşmasının neticesinde farz olan namaz ibadetide bundan nasibini almıştır. Yılda iki defa sadece bayram namazına gitmek dindarlığın, her hafta bir defa cuma namazına gitmek ise muttaki olmanın göstergesi haline gelmiştir. Bununla birlikte Kur-an ve Sünnet’te namazı terk edenlerin küfrüne ve cehenneme gireceklerine dair birçok delil olmasına rağmen, La ilahe illallah sözünü söyleyenlerin hiçbir amel yapmasada ve her günahı işleselerde cennete gideceklerini müjdeleyen sözde alim ve hocalar türemiştir.

Namazı terk etmenin hükmü meselesi ilim ehli arasında ihtilaf konusu olmuştur. İmam Ahmed bin Hanbel’in meşhur görüşüne göre bir vakit namazı kasten terk eden İslam dininden çıkmıştır tevbe edip namaz kılmaz ise kâfir olarak öldürülür. Sahabenin cumhuruda bu görüştedir. Kuvvetli olan görüşte budur. İmam Ebu Hanife, İmam Şafii, İmam Malik ise kâfir olmayacağını fasık olacağını söylemişlerdir. Namazı terk eden kimsenin cezası için İmam Ebu Hanife öldürülmez namaz kılana kadar darp edilir, hapsedilir demiştir. İmam Şafii ve İmam Malik ise had cezası olarak öldürüleceğini müslüman mezarlığına gömüleceğini söylemişlerdir. İhtilafın olduğu yerde muvahhidlere düşen doğru hareket ise bu ihtilafı Kur-an ve Sünnet’e götürmek ve ortaya çıkan hükme boyun eğmektir.

Namazı terk edenin kâfir olacağına dair delil teşkil eden nasslar sahih ve sarihtir. Hiçbir şekilde tevile ihtiyacı yoktur. 

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:

“Fakat tevbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz, bilen bir kavme ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.” (Tevbe, 9/11)

Allah Subhanehu ve Teala bizimle müşrikler arasında din kardeşliğin gerçekleşebilmesi için şirkten tevbe etmelerini, namazı kılmalarını ve zekatı vermelerini şart koşmuştur. O halde kim namaz kılma şartını yerine getirmezse bizim dinde kardeşimiz değildir.

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:

“Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler. Ancak tevbe edip, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. ” (Meryem, 19/59-60)

Allah Subhanehu ve Teala namazlarını bırakıp arzularına uyanlar hakkında “tevbe edip, iman eden hariç” buyurmuştur ki bu, namazlarını bıraktıkları ve arzularına uydukları zaman, bu kimselerin iman ehli olmadığına delildir.

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:

“Hepiniz O’na yönelerek O’na karşı gelmekten sakının, namazı kılın; müşriklerden olmayın.” (Rûm, 30/31)

Bu ayet açık bir şekilde gösteriyor ki namazı terk eden kimse namazın farz olduğunu ikrar etse dahi kâfirdir.

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:

“Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Tevbe, 9/5)

“Onlar cennetler içinde sorarlar. Günahkârların durumunu: ‘Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?’ diye. Onlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik.” (Muddessir, 74/40-43)

“Onlara: ‘Rukû edin’ denildiği zaman, rukû etmezler. O gün, yalanlayanların vay haline.” (Murselât, 77/48-49)

Namazı terk eden bir kimsenin küfrüne delalet eden birçok hadis-i şerif vardır. Onlardan bazılarını zikredelim:

Cabir (radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kişi ile şirk ve küfür arasında namazı terk etmek vardır.”  [1] (Müslim, 1/88, H.no:82)

Enes b. Malik (radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kul ile şirk arasında namazı terk etmekten başka hiçbirşey yoktur. Kişi namazı terketti mi artık şirk koşmuş olur.”  [2] (İbn Mace: 1080)

Bureyde bin Hasib (radıyallahu anh)’da rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Bizimle onlar arasındaki ahit namazdır. Kim onu terk ederse kâfir olur.”  [3] (Ahmed b. Hanbel ; Tirmizi)

Muaz (radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Rasulullah bana on klime tavsiye buyurdu, dedi ki: “…Sakın kasten bir farz namazı terk etme! Çünkü kasti olarak farz namazı terk eden bir kimsenin üzerinden Allah’ın himayesi kalkmış olur.”  [4] (Müsned: 5/238)

Tabiinin büyüklerinden Abdullah bin Şakik (radıyallahu anh) şöyle demiştir: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabı namazın terkinden başka hiçbir amelin terkini küfür saymazdı.”  [5] (Tirmizi: 2622)

İbn Teymiyye (rahimehullah) şöyle demiştir: “Eğer kişi içten içe namazı kabul ediyor, farz olduğuna inanıyorsa ve öldürülünceye kadar namazı terk etmekte ısrar ediyor ve namaz kılmıyorsa; böyle bir duruma Adem oğulları ve adetleri arasında rastlanılmaz. Bundan ötürü bu İslam’da katiyyen meydana gelmiş bir şey değildir. Kişi öldürülünceye kadar namaz kılmamaya devam ediyorsa, içten içe onun farz olduğunu hiçbir zaman kabul etmiyor, onu yerine getirmekle kendisini yükümlü görmüyor demektir. Böyle birisi de müslümanların ittifakı ile kâfirdir.”  [6] (Mecmûu’l Fetâvâ: 2/48)  

Kitab, Sünnet ve icma ile sabit olduğu üzere ister tembellikle ve önemsemeyerek isterse farziyetini inkâr ederek bir vakit namazı veya tamamen namazı terk eden kişi İslam dininden çıkmıştır.

Hâtime: 

Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve ashabının üzerine olsun.

Yardım ve başarı, izzet ve şeref Allâh’tandır.

O, her şeyin en iyisini bilendir.

Muvahhid Kullara Selâm Olsun.

Polat Akyol.

KAYNAK:

[1] (Müslim, 1/88, H.no:82)
[2] (İbn Mace: 1080)
[3] (Ahmed b. Hanbel ; Tirmizi)
[4] (Müsned: 5/238)
[5] (Tirmizi: 2622)
[6] (Mecmûu’l Fetâvâ: 2/48)
TEVHÎD AKÎDESİ 
( Namazı Terk Edenin Hükmü başlıklı yazı Polat Akyol tarafından 30.04.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.