‘’Ortalıkta bir yalnızlık
Birisi kaybolmuş kadar.’’
(F.H.Dağlarca)
Her zamir’in düşü bir İlahi gölge
Mahzun dizelerin dinmez alın teri.
Koyudan koyu göğün feneri
Tınısı aşkın yankılanır boğazında
şehr-i İstanbul’un
Sekizinci tepe içimdeki bulutların
Eremediği hidayet
Dokunaklı aşkların kaldıysa çapağı
Sonlardan seçtim ben bu ölümlü hayatı.
Zanlardan düşen her poleni
Savurdum ellerimle
Zemherilerin koynunda üşümeyi ben
dilemedim üstelik
Menevişli sözcüklerin feryadına
yetişen Tanrının
Unuttuğu bir iklimde de doğdum
ansızın.
Feryat figan şakayıklar,
Zehirli dilinde soruların şapkamı
çıkartıyorum
Hadislerin iflah ettiği her
yanlışımla
Savunduğum doğruların çetelesini
tutuyorum ve elde var sıfır.
Ölüden bozma teni akışında isyan
serili
Arşın da duasına savruk bir gölge
olma
Özlemiyle bin bir yeisle k/atık
yaptığım düşlerim.
Rotasında ömrün kâhin benzeri imler
Tekelinde aşkın, arz ettiğim
Bir terennüm adeta doğaüstü gücüme
Yenik düşen şahikanın kanadına
savurduğum yanılgılarım.
Hangi perde ise kapansın ve sonlansın
bu
Güzergâh ki;
Kilit noktasında azabın
Tetiklensin yanlı cümleler
Benlik mizacın da derin yarası
Biz olmaktan aciz sakil aşkın çıtası.
Zemherilerin mahkûmu gölgemde çürüdü
hislerim;
Dumura uğrayan zan yüklü sıfatlarda
Eridi mum gibi yandığıma delalet
Asılı kaldığım yangının da en kâfir
kıvılcımıyım.
Bir avazda sevdim ben
Ve bir avazda serildim
Çıkan posasında manidar fısıltıların
Aşk diye inleyen evrene surat astım
Bahara denk düşen günün özlemiyle
Yaftalanmış isyanlarım
Kanıtsız bir ölümdü adeta
İçimin payitahtına süzülen her
gölgeyi sen sandım:
Senlik bir hayalle efkârı dişledim.
Azığa aldığım her heceyi büyüttüm
diz/e/lerimde
Gönülsüz bir yolculuktu benimki
Gönül koyduğum her ulu acıyı
Aslıma döndüğüm bunca satırı
Belki de beylik bir minnetle
tutuştuğum bunca izleri
Yok saydım; yok sayıldım;
Yoksunluğun dibine kibrit suyu
döktüğüm aciz bir şiir kadar da
Yalnızdım ve terk edilmişliğimin
Rüştünü ispatladığım
Ölümlü gecelerde
Korlarda biten bir çiçektim:
Solmaya adanmışlığım
Aşka atamışlığım kalemimle
Feri idi elemin
Gizemli güncemde
Son sürat devindiğim iklim kadar
ıssız ve yeknesak
Bir hece olmayı da asla ben
dilemedim.
‘’Ol’’ dedi Rabbim
Ve ‘’gül’’ dedi:
Densizliğimin izini sürdüm ve karşı
geldim
En munis heceyi yok saydığım
Bir gül’ün tarhında
Bir de gül/mediğim imbat akşamlarında
Serlerin ferinde ılımlı bir iklimle
coştum kendimce
Varlığın hazana düşkünlüğü idi belki
de
Mart’ı bahardan bilmediğim.
Kışın ayazında ölü bir gül olmayı da
asla ben dilemedim:
Güldüğüm kadar güzeldim
Gülümseyen nidalarda savunduğum hep
hüzündü
Ömürlük bir makamda
Soytarı ömrün de kelamı her dizede
diz dize
Yaşadığım kalemin dinginliğe hasreti
Ansızın çakıldığım bir denizde
Lahzası kâbusların sıfatların
temennisiyle.