Nidada saklı seyri ölümün
Düş penceresi her geçici iklim
Şaibeli dansı yokluğun reveransı.
Mutluluk öykünüyor dünün kodaman
Kanatlarına konan büyüsüne vasat bir
gölge
İri çeperinde ömrün
Hezeyan bürümüşse gözlerini matemin
Kuyruk acısı aslında her bilinmeyenin
tehdidi.
Zamandan çaldık biz hayatı
Hayatı sunduk en vakur delil niyetine
Neşeyi saf tuttuk
Safça kandırıldık
Kanmayı unuttuk aslında ezelden
Şuuru kayıp şiirlerde yetişen öykü
misali
Kahramanları kodladık biteviye.
Bazen mazlum bir prenses
Bazen kinayeli bir dönence
Bazen yorgunluğun ufkunda biten yeni
gün misali
Rehin aldık günü
Günlerden gün seçtik
Uyumayı unutmaktı amacımız düş
denizinde.
Bazen korktuk dizelerden
Zanları serptik insan kimliklerinin
üzerine
Kendimizce yandık
Aslında çok hamdık, demekten tensiye
edip
Varlıklarımız kadar büyüğün de
büyüğüydük.
Z/aman idi elzem bir düş’ün perde
arkası.
Ve öfkesi zuhur eden meltemden
alacaklı
Her lisan.
Yine kendince gölgeden yana derdi
Âlimin, ihsanların menkıbesinde
Öykündüğü ne ise beşerin tecellisi.
Uyuduğu her an’a denk düşen öfke,
Kininden sızana kaşık tutan biteviye
Cehaletin rızası yenik düşerken
Bilginin tenine.
Yakası kavuşmaz asla
İki dirhem kaç çekirdek sürecek ki bu
cefa?
Adından yana derdi kinayenin
Mevsimlerin ikbaline doluşan suretler
Zonklar başı göğün
Erecekmişçesine başın göğe.
Zıplarsın buluttan umuda
Zemherilerin nakşında
Üşümek neymiş anlarmışçasına
Her çatallı dilin zehrine banıp ömrü
Kanadıkça dikenlerin battığı oluk
oluk
Deşenlerle yüzgöz olmadan
İçine akıtıp gözyaşını
Görünmezliğin kınında
Zafiyetler değil mi hiçliğin
tecellisi.