Çürük vişne rengi imiş ölümün ah
kokan nefesi
Zamana biat da bir şarkıymış
Titrek sesi cenaze marşı çalan
Her canlı tadarken ölümü.
Kadrolu gönül işçilerinden ib(a)ret
olmasını dilerdim
Öncesinde damıtılmış mutluluğun
Uçuk mavisi titreyen şehrin
Telgraf tellerinde tüneyen cürüm
misali
Güneşin revnak tadına banan sevgiyi
Kayıp kayıp düşen yergiyi
İnsanlığın sunumu olsa bile
Maruzat yüklü.
Pervazında hakkaniyet yükleniyor
zaman
Derli toplu güncesinde
İnsanlar biriktiriyor ara sıra.
Öncesine konuşlu yalanlarda büyüyen
Çiçeklerden çaldığımız tohumları
Eylem babında her polen
Öykünürken Tabiat Anaya.
Öyle böyle değil hani sözü kayıp
romanlarda
İfrata kaçan yazardan sızan nidalar
Kâh şiir kâh hiç tadında.
Garipsense de insan
Geri duramıyor… neyden değil
Ne amaçla severken.
Belli ki işinin erbabı aşk meleği
Kopuk kanatlarında uçan atın
Bir manevra adeta
Yelden kaçmış gözümün nuru.
Sevgi ekip ölüm biçiyor kadın;
Çocuk sevip katlediyor beşer;
Karıp da isyanı tekelinde nefsin
Her açmaz yine kendi içinde
Bir serenat anıp dünü
Bir ifrat tezada dönük yüzü kıblenin
En doğurgan güfte
Şiir adına yeknesak her dize
İç içe bedelleri ile.
Hoyrat kancalara takılı aklım
Aklımdan düşen her hece
Kendince çalıp söyleyen bunca nota
İzahı yok hiçbir şarkının
Duyumsanmak da neymiş
Sesim bile duyulmadıktan sonra?