Zamanın külliyesinde yarım adalar
saklı.
Uslu ve oturaklı söylemler
Zanların tekelinde aykırı hisler
Gelirken dile.
Bir düş pazarı her şiir
Yolu düşüp de eleme
Beyitlerin tekelinde
Sayısız tekerleme.
Tütün çiğneyen Çingene
Rapunzel’in saçlarında
Örümcek misali yüreğimin ayak izleri
Bir de kuytuların uydusu her izbe
köşe.
Tahliye edip de ölümü
Düştük bir kere:
Bir düştük yoksa bin düşmüşüz de
Çetelesini tutamadığımız düşlerin
Gözden düşen her izleğini kusur
belledik?
Söylenmeyen vecizelerin
Derli toplu güncesi…
Vardır bir hikmeti elbet:
Ellerimde kınalı yapıncak
Üzerimde aşkın büyüsü
Adeta kapana düşmüş illet bir yürek.
Hem de öyle böyle değil hani.
Tasarrufunda hâkimiyetin
Tezahür eden aşkın da yüz ölçümü.
Kolaysa hesapla kaç bin yıl sevdiğimi
Oysaki yaşım yarım asır bile etmez,
Diyenleri tensiye edip…
Küçüldüğüm çok küçüldüğüm:
Yaşımın değil de yasımın hizasında
Bir taş bebek.
İnhisarında ukdelerin
Uhrevi duyguların da rütbesini bilip
bilmeden
Sıraya giren ne çok kurşun asker:
Kurşun ağırlığında bu sevda
Yine ihya ettiğin;
Bir baltaya sap olamamış varlığın
hicvine
Tutsak
Aslında dön-gel içinde devindiğim
batak.
Küllerim metazori bir hüviyet:
Yaşım var üç beş
Yasım olsa bile bu aşka delalet
Ben yine öykündüm seyrine şiirin:
Bir beyit kadar katı ve kısa mı
olmalı
Her güzergâh?
Altı üstü bir denklem
Mevzu bahis madem kayıp ve kazanım
Açıp da okumalı bu aşkın şeceresini.
Şimdimi mağlup kıldın yine:
Bekleyip de gelmediğin her saniye
İçimde balyalarca hüküm
Addedilen en meşru zihniyet:
Şimdime öykünmesin sakın ha hiç kimse
Derleyip toparladım duygularımı
Rahvan gölgeme buyur ettiğim
O aşkın tecellisi.
Zaman ölmelere denk düştü madem
Gönülde tutuklu her nameyi de sana
Emanet ediyorum:
Kendimi sadece aşkın rahmetine.
Dualarımda tutuklusun
Ufkumda yanan bir öyküden bile
Uzun bir yolculuksun:
Gün bu gün, sevgili.