*
sana geliyorum… mayıs gecelerini beklerken kalbim ateşlerden ateşken
aşkını pelesenk eden çatlamış dudaklarım kısık bir sesle söylerken şarkımızı
gönül heybemde sen
*
içimde senden kaynaklı bir yangın var
yüzlerce mühür vurulmuş öyle gizli şuleler barındırır ki
her bir kıvılcımıyla türlü türlü pişer gönül
yanar yanar kor olur
zerrelerden kürelere yansıyan her harap görüntü
ruhumu baştanbaşa kuşatır
dokuz kat göklerin ,yağmur yüklü bulutların taşıdığı su
söndürmeye gücü yetmez senden çağıldayan alevleri
*
Sana söylemiştim
cinnet hallerin ,deliliklerin üzerine esen rüzgarları
çıldırmalarım yatağından taşan nehrin çağıltısına benzer
avuç içlerini kanata kanata susarım
her suskunluğum altını imzalar öksüz sızıların , yetim yakarışların
susarım kırmızı şahaplara kanmak üzere bir ateş, bir ateş içindedir ki göğsümde tutuşan
tutuşa tutuşa alevden sütunlara dönüşen sen
*
sen olmasaydın tesellilerin ,hüzünlerin çaresi kim olurdu içimdeki şüphelerden, karanlığa ait endişelerden kim kurtarırdı beni
düştüğüm kör kuyuların merhalelerinde kim ışık tutardı karanlıklara
başka izahı yok yaşanılan hezeyanların koşulsuz kuralsız bir aşk bu alınan her nefes göğsümden kopara kopara kaçırır seni
şuursuz düşünmenin hem sebebi hem neticesi
öpmeden yatağa koyamadığım ,usulca koklayıp üzerini örttüğüm
her türlü boyutun fevkinde senin hayalin
*
ben ki umudu bir kuşun kanadına bağlayıp salmışım gökyüzünün mavi parlaklığına baştanbaşa öfkeli bir haykırış, ,bir boğuk inilti gibi
her zamanki gibi sadrımı inşirah eder durursun bir yaralı hıçkırık gibi
kederime akarsın saatler adedince
önce kaybedip de sonra aniden bulmuş gibi
eskisinden daha çok ,çok daha ,daha çok…
süzülüp süzülüp yol alırsın kalbimde geceler boyu
*
söylemiştim sana
gece yıldızlar her çıktığında her defasında paslı hevesler dokunacak düşlerime
ateş rengi illetler ilişecek sürgün rüyalara
üzerine ant içilebilecek ne varsa onların adına
bana sus diyorlar
ben sussam hatıralar susmaz ki
redfer