Sağaltmalı, öyle ya…
Durgun kıtaları makber
bellemeli
Ve uzatmalı şiir
ayaklarını
Yüreğine yakın gelen
hangi şarkıda
Gizli ise sehven
yenildiğin ama vazgeçmediğin.
Kucaklamalı s/ağır akşamları
Aksanı yitik
şehirlerde,
Şerrine lanet dediğin
şiirlere serilmeli:
Ne boylu boyunca ne de
külfetmişçesine
Rahvan kıyılarında
nükseden esintinin
Boca etmeli tüm ahkamı
Yine cesetlerini
şairlerin saklamalı
Derin bir saksıda
Ve budadıkça kalemini
her şiirde…
Önce aşka banmalı sonra
da kanayan dizelere
Sürmeli bol bol
imgelerin iyileştirici gücünü
Bir de karalar bağlayan
yürekleri okşamalı usulca
Sevmelere dair
methiyeler dizdikçe dostların yüreğine
Kararan yürekten
korkmalı yoksa
Ne anlamı kalırdı az sonra
doğacak günün?
Serdikçe kuytulara
namelerini
Ön safta hangi kahraman
ise
Yüreğini ve bedenini
siper ettiği ülkesine
Alnından öpmeli
şehitlerini yüreğin,
Niyazını eksik etmeden
her ezan vakti
Bir de surlarında
ölümün peyda olan kara meleği
Unutmamalı ne gecenin
kör vakti
Ne de diri hüznün güne
olan lanetini duymazdan gelip
Oturmalı mihenk taşı,
Söylenmeye hazır kelamı
dost bilip de sığındığın
Kimine göre kafir şiir
Ama hutbelerin en asili
Yine mazlumun
yüreğinden esen efil efil.
Kardıkça dünü,
Sevdikçe ömrü,
Sustukça yarenin çatık
kaşlarına nazire eden
Terennümü es geçmeden
günün her vakti
Ve sokuldukça hüzün
usul usul
Sus’larını çok
görmemeli şairin
Vakit ne geç ne de
erken
Sair hecenin kefareti
verilmeden.