1992 yılında Almanya nın Frankfurt şehrinde araba pazarına gittim niyetim opel marka bir araba almaktı bütün pazarı dolaştım aradağım arabayı bulamadım Pazar saat 14 te kapanmak üzereyken bir Türk araba satıcısı ile tanıştım bana evinin garajında çok temiz 1995 model bir Fort eskort marka satlık arabası olduğunu söyledi arabayı okadar çok övdüki çok merak ettim gidip bakalım dedim adam  beni arabasına bindirdi bulunduğumuz yere yirmi beş kilometre uzaklıkta ki evine getirdi garajında ki arabayı bana gösterdi

 

araba gırı renginde jantları parlak arabayı daha dışından görür görmez al beni diyordu okadar güzel görünüyordu çok beğendim fiyatını sordum altı bin beşyüz mark dedi ve ben altı bin vereyim dedim adam tamam ver altı bin dedi yanımda yedibin mark param vardı altı binini saydım verdim anlaşmayı yazdı imzaladım arabayı aldım eve geldim

 

ikamet ettiğim Dietzenbah kasabasında genelde Türklerin oturduğu dört tane yüksek binalar var ve bende o binalarda oturuyordum her binanın arka tarafında büyük araba parkları vardı biz Türkler boş zamanlarımızda o parklarda toplanır arabamızı temizler veya tamir ederdik arabalar üzerine sohbetler ederdik

 

aldığım arabayla o parka geldim baktım orda beş kişi tanıdığım Türk arkkadaşlar vardı yanlarında ki boş bir parka durdum hemen yanıma geldiler Ali yeni arabamı aldın hayırlı uğurlu olsun dediler bende sağolun dedim sonra arkadaşların  ikisi arabanın içine oturdu teknik özleliklerine bakıyorlardı biri arabanın arkasına geçti diyor yahu şu bagaç kapağında birde spolesi olsaydı çok güzel arbaymış derken diğer arkadaş önden bağırıyor Ali normalde bu fort eskortlar spor olur bu spor değil diye sporu nasıl oluyor dedim arkadaşlar hemen yanıma geldiler hep bir araya geldik biri diyor ya fabrika çıkışından spor çıkıyor diyor biri diyor hayır kardeşim amotüsörlerle helazon yaylarının kısasını takıyorlar spor oluyor diye tartımaşma başladı ama hoş bir tartışma sonuçta arabyı spor arbaya çevirmeye karar aldık

 

ertesi gün fort servisine gittim arabamı sopor arabaya çevirmek istiyorum dedim

servisde ki usta bu arbanın motoru 75 beygir gücünde spora çevirirsen pek güzel olamaz bunların spor olanları 105 beygir gücünde ama sen istiyorsan çevirebiliriz dedi  ben düşündüm birgün önce arkadaşlarla tartışılanların etkisinde kalarak ustaya dedim siz bu arbayı spora çevirin parası ne kadar tutarsa tutsun önemli değil öderim

 

arabayı servise bıraktım eve geldim hanım söylenmeye başladı ne gerek var falan diye bende dedim bu arbalar öyle daha havalı sürülüyormuş falan diyerek hanımı ikna ettim ertesi gün arabayı almak için servise gittim arabaya dört tane normalden kısa amatüsör dört tane helozon yayı ve arka bagaç kapağının üzerine bir şpoyle takarak araba spora çevrirmişler yani araba biraz daha altı yere yakın olmuş hesap tam iki bin mark tuttu arbayı aldım sürüşü değişti ama eski rahatlığı kayboldu yolda giderken san ki eşek sırtındasın kücücek çukurda bile sekmeye başladı hiç hoşuma gitmedi ama bir sefer yaptırmış oldum

 

aynı hafta içinde yine binaların parkına geldim arabanın başına toplandık  bu sefer bir kişi daha vardı aramızda Kayserili Türkiye de araba tamirciliği yapmış arabadan iyi anlıyordu o görür görmez ya Ali kardeşim bu arabanın niye orjinal halini bozdun hiç iyi yapmamışın dedi yine orda diğer arkadaşlar söze müdahil oldular kuvvetli bir tartışmaya başladılar ben arabadan iyice huyladım hiç hoşoma gitmez oldu spora çevirdiğime pişman olmuştum

 

kayserili arkadaş dediki bak Ali senin yerinde olsam bu arabanın motorunun beygir gücünü fazlalaştırırım ben dedim nasıl olacak dedi ben yaparım nerde yapacaksın dedim bu parkta yaparım dedi ne kadara yaparsın bin beş yüz marka kaza yapmış araba çöpünde motorlar var onların birini alır senin arabanın motoruyla değiştiririm dedi  ve karar verdik arabanın motorunu değiştirmeye  o hafta cumartesi günü gittik araba çöpüplüğünde aradığımız uygun motoru bulduk bin üçyüz marka aldık aynı gün bir kamıyonetle bizim binaların parkına getridik başladı arabanın motorunu sökmeye o gün arabanın üzerindeki motorun üst kısmını söktü yarın devam ederiz diye bıraktı eli yüzü üstü başı simsiyah aynı zamanda bende öyle oldum arkadaşa çıraklık etmekten

 

ve pazar günü sabah kalktım kahvaltımı yaptım parka geldim baktım Kayserili arkadaş  daha önce gelmiş işe başlamış bile almanyada normalde dışarda parkta araba tamir etmek yasak ama doksanlı yıllarda bizim türklerin oturduğu binaların çevresine dokunmazlardı alman polisleri kendimizi vatanımız da gibi his ederdik onun için o araba parklarını araba çöplüğüne çevirmiştik türkeler araplar ve diğer yabancılar la birlikte

 

velhasıl arabamın motorunda değiştirerek altı bin marklık araba bana tam on bin marka mal olmuştu artık arkadaşlardan arabama eleştiri gelmiyordu

gaza bastığımda fırlayıp gidiyordu biraz yolda küçük çukurlarda sert sekmesinnin dışında araba çok hoşuma gitmeye başladı işime gidip geliyordum aradan iki ay falan geçmişti bir gün kandi memleketlim olan bir komşum vardı ismi Halil aynı binanın sekizinci katında oturuyorduk binanın korüdorunda beni gördü  araba almışsın hayırlı olsun dedi sağol nasıl gördün mü falan dedim evet gördüm ama tekerleri eskiymiş değiştirisen iyi olur dedi tamam Halil abi değeştiririm dedim Halil abi istersen bende dört tane senin arabaya uygun teker var verebilirim dedi keler inde duruyormuş gittik baktım tekere güzel yeni teker fiyatını sordum iki yüz mark dedi ve hiç pazarlık yapmadan Halil abiden tekerleri aldım yalnız dedim şimdi param yok gelecek aya veririm  tamam önemli değil al götür taktır arabana dedi ve ertesi gün tekerleri arabaya taktırdım

 

aradan tam bir hafta geçti benim kayın babamlar bizden üç yüz kilometre uzakta almanyanın Trıer kentinde oturuyorlardı iki üç ayda bir ziyaretlerine giderdik eşimle birlikte ordan gelirkende bir kuzu keserdim etin kilosu çok ucuzdu Trıer de Fırankfurt a bakarak hemde yarı yarıya fiyat farkı vardı 

 

o hafta kayın mabamlara giderken Halil abi ile karşılaştık nereye gidiyorsun dedi bende kayın babamlara gidiyoruz deyince hemen ordan kuzu kesersen banada bir kuzu kes dedi bende olur keserim Halil abi dedim  ve kayın babamlara gittik geri döneceğimiz zaman kayın babayla beraber gittik ikitane kuzu kestik biri Halil abiye birisi bize

 

kuzuların fiyatı yüz yirmişer marktı  aldım arabanın bagajına attım eve döndük daha bizim eve girmeden Halil abinin ziline bastım kendisi çıktı dedim Halil abi kuzu arbada gel al dedim beraber arbaya geldik bagajdan kuzuyu çıkarırken Ali m fiyatı kaçpara dedi ben zaten kafamda bir hesap yapmıştım Halil abiye yüz  yirmi marka  aldığım kuzuyu kendisine olan iki yüz marklık borcum kapansın diye iki yüz on mark dedim bana on mark vermek istedi dedim boş ver Halil abi oda benden olsun dedim yani Halil abiden aldığım tekeri yüz yirmi marka almış oldum ama ben hiç rahat edemiyordum vicdanımın sesi durmadan beni rahatsız etmeye başladı Halil abiyi kandırmıştım

 

bir gün sonra sabah saat dört buçukta işe gidiyorum  işyerime gittiğim yoldan o saatlerde pek nadir araba geçerdi tek geliş gidiş bir yoldu yügeshaim küyünün çevre yolu yüz yirmi süratle gidiyordum  arabanın teybinde Belkıs akkalenin kaseti çalıyordu araba aniden asvaltın banketinden aşağı düştü arabayı durdurma müdehalesinde bulunamıyacağım bir süratle yolun şaropolinin karşısı üç metrelik yükseklikte olna toprak zemine araba çarptı araba havalandı tam on beş metre havada uçtu yine yolun şarampoline tavanının  üstüne düştü bende emniyet kemeri olmadığı için koltuktan arabanın tavanına düştüm arbanın ön kısmı yoldan tarafta arka bagaç kısmı şarampolin karşı yamacına denk geldi tavanı şarampolin çukur yerine denk gelmesinden tavanın arka kısmında fazla çöküntü olmadı bende tavanda olduğum için arabanın arka kapısının camından sürünerek çıktım ayağa kalkıtım baktım kendimde hiç birşey yok yalnız nefes almaya çalışıyordum boğazımda nefesim hiç yok gibi nefessizdim ve hiç gelen giden yoldan geçen kimse yoktu arabaya bir baktım tekerlekler havada dördü birden aynı şekilde jantından çok kötü bükülmüş bir daha kulanılmayı boş ver çöpcü bile almaz öyle olmuş

 

 işte Halil abiyi kandırdım teker aldım şimdi tekeri gördün mü Ali diye kendi kendime söylenmeye başladım ben ne yaptım işte bile bile haramı yedim kesin bu yüzden oldu diye  kahroluyordum o arada  yoldan bir araba geçiyordu adam yavaşladı baktı devam etti gitti hiç durmadı eskiden cep telefonu olmadığı için adam mantıklı davranıp beş kilimetre mesafedeki benzinlikten polise telefon etmiş benim kaza yaptığım yeri söylemiş beş dakika sürmedi anbulans itfaiye polis hepsi birden geldi ama benim orda geçirdiğim on dakikalık bir bekleme süresinde hem acılar içinde kıvranıyorum hem gülme kırızı geliyor bana sebeb arabanın teybinin sesi tam açılmış Belkıs akkalenin kasetindeki dağlar seni delik delik delerim türküsünü çalıyordu sanırım kaset takılmış olsa gerek dönderip aktarıp aynı türküyü çalıyordu  arabaya tekrar arka camdan girip kapatamadım teybi

 

ve arbanın ilk vurduğu duvar gibi olan toprağa bir metrelik bir çukur açılmıştı Belkıs akkalenin dağlar seni delik delik delerim türküsüne gülmeme sebep o açılan çukur oldu ve kendi kedime ben dağları deldim diye gülüyordum

 

anbulansda ki ekip bana ilk mudaheleyi yaptılar anbulansa  aldılar o arada polisler arabanı çektireceğimiz bir adresin var mı diye sordular ben dedim araba çöplüğüne götürün atın masraflarını ben karşılarım dedim ve hastaneye geldim üç gün hastanede yattım hastaneden çıktığımda polise gittim arabamı ne yaptınız diye  sordum polis arabayı çöpe götürmemiş üçretli bir parka çektirmiş adresini verdiler gitim arabaya tekrar sağlam gözle baktım gerçekten ben nasıl sağ çıktığıma şaşırdım arabanın şoför kapısı tam benim oturduğum koltuğun üzerine kadar bükülmüş  eğer bende emniyet kemeri olsaymış yüzde yüz ölürmüşüm  bunu arabayı gören herkes söyledi  emniyet kemeri takmak can kurtarır  ama benimki de binde bir takmamak kurtarırmış gibi bişey oldu bu yazıyı okuyanlar emniyet  kemerini takmayı ihmal etmesinler

 

neticede bana haram gelmediğini buna benzer bir kaçtane olay yaşayarak anlamış oldum ve Halil abiye durumu izah ettim seksen markını vermek istedim almadı dedi sende uzaktan bana et kestin getirdin ona saydım dedi hakkını helal etti sağolsun.. Ali Şahin Azizoğlu

( Bilerek Haram Yedim başlıklı yazı Azizoğlu tarafından 30.05.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.