Bakkal amca dükkana geri döndüğünde, elinde bir çift ayakabı ve bir battaniye vardı. Battaniyeyi
görünce o ana kadar anlam veremediğim duygunun üşümek olduğunu hatırladım. Vücudumun yara
bere içinde olması dışında, üzerimde kalan bir kaç parça elbise ya yer yer vücuduma yapışmış, ya da
yırtılıp sarkmıştı. Hemen beni battaniyeye sardı, tir tir titriyordum. Ayağıma ayakkabıyı giydirmeye
çalıştı. Ama çorapsız giydiremeyeceğini anlayınca tekrar dışarı çıkıp az sonra bir çorapla döndü.
O anda tekrar bir şoka girdim ve ağlayarak kendime geldim. Mustafa amca bir süre karşımdaki kırık
sandalyenin ucuna ilişip bekledi. Sonra yine kibarca izin isteyip kayboldu. Battaniyenin verdiği
ısı ile ve yorgunlukla olacak oracıkta uyuyup kalmışım.
Ne kadar uyudum bilmiyorum, ama çok uzun süre olmamalıydı. Gözümü açtığımda bakkal amca ile
beraber başımda bir kadıncağızın durduğunu gördüm.
Yine çok korkmuştum, her ikisi de halimden çok korktuğumu anlamış olacaklar ki, Mustafa amca
benim sormamı beklemeden hemen yanındakini tanıttı.
-Bak oğlum sakın çekinme ve korkma, bizden sana zarar gelmez, bu hanım eşim Asiye teyzen.
Ben ürkek gözlerle Asiye teyzeye bakarken o da beni rahatlatmak istercesine elini başıma doğru
uzatarak neredeyse düğüm düğüm olan uzun saçlarımı okşadı ve
-Evet oğlum amcan haklı korkmanı gerektirecek bir şey yok, bizim de senin gibi bir evladımız var,
bizden sana zarar gelmez.
Tamam teyzecim korkmam diyebildim sadece. Sonra Mustafa amca devam etti, oğlum şimdi seni
bu durumda yola koyamayız diye düşündük Asiye teyzenle. Anan baban seni bu halde görürlerse
çok üzülürler.
-Peki ne olacak amca, beni çok merak etmişlerdir.
-Olsun, varsın bir süre daha merak etsinler, ama seni bu durumda görmesinler.
-Yani
-Yanisi şimdi seni bizim eve götürelim, hiç kimse görmez, çok uzak değil hemen şuracıkta.
Bir kaç gün kal yanımızda, ben de, teyzen de bakarız sana. Şu yaraların bir iyileşsin hele. Ondan
sonra istersen ben seni ellerimle bindireceğim otobüse.
-Amcam yapma ne olur, izin verin de ben gideyim.
O arada Asiye teyzenin göz yaşlarını tutamadığını gördüm.
-Ne olur ağlamayın teyzem.
-Yavrum, yavrum on beş gün önce benim oğlumu da götürdüler. Nerede olduğundan, ne yaptıklarından
günlerdir haberimiz yok. Şimdi sana biz sahip çıkmayalım da kim sahip çıksın.
Bu defa ben de yine bir ağlama krizine girdim, Asiye teyze ve Mustafa amca ile birlikte bir yumak
oluşturup dakikalarca ağladık.
Sonunda beni kalmaya ikna ettiler. Ama sokağa onlarla birlikte çıkmaktan bile korkuyordum. O nedenle
Mustafa amcaya hava kararınca çıkalım dedim. Ancak amca Sıkıyönetim var oğlum, gece daha tehlikeli
diyerek bu teklifimi reddetti. Yine de alaca karanlıkta çıkalım isteğimi ise kabul etti.
Hava kararmaya başlarken Asiye teyze yeniden dükkana geldi ve hep birlikte evin yolunu tuttuk.
Bütün direnmelerime rağmen karı koca sen bizim oğlumuzsun diyerek beni banyoya sokarak bir güzel
yıkadılar. Ardından yatağa yatırdılar. Asiye teyze kendi elleriyle vücudumdaki yaraları pansuman
etti. Sonrada sıcacık bir çorba içirdi. Vücudumdaki acılar neredeyse bu güzel yürekli insanların
varlıkları ile diner gibi olmuştu. Ama bu da yetmedi Mustafa amca ağrıların dinsin gece rahat bir
uyku uyu diyerek bana bir iğne vurdu.
Biraz sonra her ikiside bir ihtiyacın olursa seslen diyerek odalarına çekildiler. Düşüncelere
dalmıştım ki derin bir uykuya dalmışım. Bir müddet sonra uyandığımda Asiye teyzeyi başımın ucunda
oturur buldum. "Teyzem" dedim, ama konuşmama fırsat bırakmayarak "Sus" işareti yaptı, yine daldım
ama ara ara uyanıyordum. İlerleyen saatlerde bu defa baş ucumda Mustafa amcayı gördüm. Karı koca
sırayla başımda nöbet tutuyorlardı.
Elli yedinci bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN