** Gönlümde kurduğun saltanatında emir kulunum.

** Sevdaların peşrev vakti şimdi.

** Yanaştır yüreğini yüreğime.Aksın dolansın damarlarımda. Değdir dudağını dudağıma ıslansın hayat bulsun çatlamışlıklarına rahmet olsun işte.

** Seninle hep ölüm geliyor aklıma.

** Uzaklarda belli belirsiz kızıl kıvılcımlar kaybolmakta gökyüzünde. Ve aramızda kristalden zamanın parçaları.

 

*** Bazılarına uzak olan ve ters gelen yollar; tarafımdan zaten " GİRİLMEZ. .. TERS YOL ! " levhası ile kapatılmıştır. 

** " falanın kızını ALDIK ", " falana kız VERDİK ! "... Artık tamamen kültürümüze yerleşmiş , düşünmeden sarf edilen sözler. Adeta ticari bir meta alışverişi. Daha baştan kadınımızı hakir görmeye örnektir. Sonra nasıl eşitlik hak ve birliktelik tesis edilecektir. Elbetteki verildi ve alındı da kadın ikinci planda kalmaya mahkum olacaktır.


* Sen şimdi kafana göre ikide bir kapımı çalıyorsun ya HÜZÜN efendi. Namerdim açarsam sana kapımı. Yürü git işine yeter be.

* O kadar sonbaharlar devirmiş ve alışık , bağışıklık kazanmış birinin hazan ve hüzün dolu yaprak dökümü Eylül' e mi eyvallahı olur ?

* Geldi Eylül.. Yine gidecek bu hazan da iyiler bir bir... Ve artacak yeryüzünde kötüler. Bilinmez neden böyledir. Belki de bulaşmasın iyilere pislikler diyedir. Kalsın bu rezil dünyada hep reziller ve birbirlerini yesinler.

* Geldin ya sen yine Eylül !.. Kimbilir ne yapraklar dökülecek dallarından bir bir.

* Bulutlara bindirdim gökyüzünden... Sana dair özlemler rüzgarlarla sürükleniyor inceden süzülen yağmurlarla yine bu akşam üstü alnına değiyor.. Hissediyormusun ?

*Eylül'e kaldı yine hevesler. İçimde geveze susuşlar.

* Kim bilir ki içimdeki besteleri her akşam üstleri.

* Hep gülesiniz diye sizler; ağlamayı yüreğime hapsettim yıllardır.

*Suyun ferahlatıcı serinliği gibi can vermekte nefesin tenimde.

* Çölde susuzluğumu gideren kuyulardan su getiriyor bakışların. Ah şu yüreğimdeki teselliler ve o gözlerin olmasa kurur giderdi bedenim.

* Çırpınıp duruyor sevdam martı kanatlarında çığlık çığlığa.

Varlığın huzurlar giydiriyor yüreğime. Göğüs kafesimde bir kemanın melodileri çırpınıyor daima.

* Sana olan hasretim elinde avucunda; tutsana.

* Martılar maniler söylüyor çığlık çığlığa kanatlarında.

* DO ile başladı hayata doğuş senfonisi... Sonra RE ... Mİ ... ile yaşandı az veya çok ve ES te bitti nefes.. Fa, sol, La ve Si kaldı mahşere.Artık bir beklemede insan ve mahşer orkestrası eşliğinde yeniden ilahi DO ile diriliş için.

* Bu gece içmeliyim sabaha dek... Bir miktar yakamoz denizden, biraz bulutlar gökyüzünden makaslayarak ve martı çığlıkları yüksek volümden, biraz yaz aşklarına inat ömürlük sevdanın tozu, hasret mutluluk işte bolca... Muhteşem bir kokteyl ve yudum yudum iç be gönül...

* Kimi birgün de yaşar dört mevsimi , kimi bir yılda... Ve gömülür birgün dört mevsim ortasına. Kimileri de çizer inşa eder ve yaşar doyasıya beşinci mevsimi.

* Sus... Öyle uzan koynumdaki özlemlere .

*Çok özlemiştim sizi. Ağlayan çığlıklarınızı, dans eden kanat çırpışlarınızı. Küstünüz mü ne ? Hadi çıkın ortaya çığlık çığlık gelin bu şehrin sahiline...

( Yaşam Heybemden - 58 - başlıklı yazı KENAN KOÇ tarafından 15.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.