Ben Bir Pedofilim. Asın Beni.
Evet.. Kendi hakkımda suç
duyurusunda bulunuyor ve
1982 yılında işlediğim
bir pedofili suçundan
dolayı idamımı talep
ediyorum.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu sefer
doğrudan doğruya kendimi
anlatacağım. Anlatacağım olayda
en küçük bir
kurgu varsa Allah
benim bin türlü
belamı versin.( Böyle
bir yemini yapmak
zorundaydım çünkü bildiğiniz
gibi kurgu öykülerim
çoktur benim. Ama
bu kurgu değil tamamıyle gerçektir.)
Tarihler 1981 yılını gösterdiğinde Antalya’nın
Manavgat ilçesinde öğretmendim
ve yirmi yedi yaşında
bekar bir erkektim.
İstanbul’da ikamet eden
ailem beni evlendirmek
için pek çok
kız bulmuşlar ama
ayağımın sakatlığı sebebiyle
bu kızların hiç biri
benimle evlenmeyi kabul
etmemişlerdi. İşin doğrusu
Manavgat gibi bir
yerde deniz, güneş,
kum ve hele
de 12 Eylül
ihtilalinden sonraki serbestçe
her yere gidebilme
özgürlüğü sayesinde evlenmeyi
öyle pek de
hayati bir ihtiyaç
olarak görmüyordum. Ama arkadaş
çevrem ille de
beni evlendirecekti.
Sonunda okulumuzun katibi
beni ikna etti
ve Finike’nin Hasyurt
beldesinde Koruca Köyünde
yaşamakta olan baldızının kızını görmeye gittik.Tam
olarak 12 Eylünün
sene-i devriyesinde: 12 Eylül
1981 de…
Kızı gördüğüm anda
vuruldum. Benim beğeni
ölçülerime göre oldukça
güzel ve çok
çok genç bir
kızdı. Yaşça benden oldukça
küçük görünüyordu ama o
çevrelerde onun yaş
ve görüntüsünde olan
kızların neredeyse tamamı
evliydi. Acaba bana
‘’Evet’’ Diyecek miydi?
Babasıyla arkadaşım görüştü, babası
kızıyla görüştü ve kızdan
gelen cevap olumluydu.
Yani ‘’Evet’’ demişti. İşin
doğrusu okuma yazması
bile olmayan ama
bana göre oldukça
güzel olan bu
kızın bana evet
demesi şaşırtmıştı beni.
Zira o güzellikle
nice pamuk ağalarına
varabilirdi. Bu arada ben de bu kızla
evlenirsem bana burun
kıvıran
sümüklü-pasaklı-zillilere ‘’ Siz bana burun
kıvırdınız ama bakın hepinizden daha
güzelini aldım’’ Diye
hava atacaktım. O sebeple
ne tahsiline, ne
aramızdaki kültür farklılığına,
ne de yaş
farkına baktım. Gözümde güzelliğinden
başka bir şey
yoktu ve o da
beni istemişti.
Evet..O beni ben
onu istemiştim ama
önümüzde oldukça önemli
bir engel vardı.
Kız nüfus cüzdanına
göre on beş
yaşını henüz doldurmamıştı bile.
Bu durumda da o zamanın
yasalarına göre ancak
anne ve babasının
rızası ile on beş yaşını
doldurduktan sonra evlenmemiz
mümkün olabiliyordu. Eh on
beş yaşını doldurmasına
da çok fazla
bir zaman kalmamıştı
nüfus cüzdanına göre.
Yani sözdü, nişandı
derken o süre
dolup giderdi. Bu arada
ana-baba izni konusunda baba tamamdı
ama anne-baba ayrı
olduğundan anne ne
diyecekti hiç bir
bilgimiz yoktu. Annesinin nerede
yaşadığını bile bilmiyorduk. Yani anneye
nasıl ulaşacaktık?
İşte bu
sorunlar ve başka
diğer sorunlar sebebiyle
bizim on ay
kadar süren nişan
bozuldu. Nişan bozulmasına
bozuldu ama her
ikimiz de birbirimizi
istiyoruz.
Yapacak bir şey kalmıştı
ki o çevrelerin
özellikle köylerini bilenler
çok iyi bilir:
O çevrelerde 18
yaşında bir kıza
evde kalmış gözüyle
bakılır ve yine o çevrelerde
kızların neredeyse yarısı
kocaya kaçar daha
15-16, bilemedin 17
yaşında. Bizde de durum
onu gösteriyordu ki
kızı kaçırmam gerekiyordu.
Böyle bir şey yaptığım
takdirde ve de
annesi - babası şikayet
ederse hapse düşeceğimi,
öğretmenlik mesleğinden atılacağımı
da biliyordum. Ama gözümü
karartmıştım bir kere.
Gözümü karatmasına karartmıştım
ama öyle silahla
ev basıp kızı
kaptığım gibi kaçıracak
durumda da değildim
tabii ki. Yani durumum
amiyane tabirle oldukça yaştı.
11 Temmuz 1982..
Oldukça sıcak bir
Ramazan ayı geçiriyoruz
ve ben bozulan
nişanım sebebiyle hayli
morali bozuk vaziyetteyim.
İstanbul’a ailemin yanına
bile gitmiyorum. İftara
yakın baktım yan
komşum teyze seslendi. ‘’ Hocam
burada bir emanetin
var. Gel al’’
Emanet dediği elinde
basit bir bohça
ile -daha sonra
bana 25 sene eş olacak
olan- nişanlımdı. Baba evinden
bir bohça ile
kaçmış ve bana
gelmişti.
Yarım saat sürmedi,
tüm Manavgat ‘’Sami
hoca kız kaçırmış’’
haberiyle çalkalanmaya başladı.
Eh ben de
tabii ki erkekliğe
mok sürmüyorum ve ‘’
kaçırdım’’ Diyorum. Oysa
nerede bende o
beceri. Kız kaçmasa
benim o haltı
yiyebileceğim yok.
Eş dost
sağ olsun sini sini iftar
sofralarını koydular önümüze.
Yedik içtik karnımızı
doyurduk, daha sonra
da bir komşumuz
tarafından kıyılan dini
nikah derken…( Sonrası muzır
neşriyata girdiğinden anlatmıyorum
o kısmı. )
Daha sonra kaçtık
İstanbul’a ailemin yanına.
Yaz tatilinde işler
ayna çal çal oyna
tabii ki ama
eylülde sınavlarla birlikte
okulda olmam lazım.
Çaresiz döndük okula
ama yüreğim de
ağzımda. Zira kızın
babası daha önce
cinayetten hapis yatmış bir
adam. ( Ecevit affıyla kısa
sürede çıkmış.)
Araya adam koyduk.
Kayınpederin asla hatırını
kıramayacakları adamların araya
girmesiyle kayınpeder zor
da olsa sonunda
kızını ve beni
vurma fikrinden vazgeçti
ve evlenmemize razı
oldu.
Kanunları tam bilmediğimiz
için nişanı boşuna
bunca zaman uzattığımızı
da daha sonra
öğrendik. Meğer eşimin
babası ile annesi
boşandığında eşimin velayeti
babasına verilmiş. Yani
sadece babasının rızası ile
de evlenebiliyormuşuz. Sonuçta
babasının rızası ve
imzası ile 22 Ekim
1982 tarihinde resmi
evliliğimiz de gerçekleşti.
Şimdi bu
anıyı neden anlattım?
Eğer 1982 tarihinde
kayınpederim beni mahkemeye
verseydi hapse düşecektim ve
öğretmenlik hayatım da
bitmiş olacaktı.
Ben hapiste olacaktım. Eşim ise
-büyük ihtimalle- ben
hapisteyken benden olan
çocuğumuzu doğuracaktı. Yine
büyük ihtimalle ‘’Namusu
kirlenmiş bir kız’’
olarak kendisinden kim bilir
kaç yaş büyük
biriyle zorla evlendirilecekti
( Hoş
ben de nüfusa
göre on iki yaş
büyüktüm ama sanırım
çok daha yaşlı
birine verirlerdi.) ya
da babasının ve
üvey annesinin yanında
adeta bir sığıntı
gibi yaşayacaktı.
Kanunlara göre ben
15 yaşında bir
kızı alıkoymuş, hatta
ona cinsel tacizde
ve tecavüzde bulunmuştum. Dolayısıyla da
bir tecavüzcü olarak
cezam hapisti. Hatta
daha da ileri
giderek madem ki
bir tecavüzcüydüm o
halde idam edilmeliydim. Ve hemen
bir kez daha
hatırlatayım: Antalya ve
Muğla illerinde ( Özellikle
köy kesiminde) kızların neredeyse yarısı
15-16-17 Yaşlarında kocaya
kaçarlar. Haa öyle
kocaya kaçtı diye
namus cinayetleri ya
da mahkemeye verip
hapse attırma olayları
pek fazla olmaz oralarda ama hiç
olmaz da değil
hani. Yani Doğu ve
Güneydoğudaki kadar çok
olmasa da Antalya
ve Muğla ilçelerinde
de kocaya kaçan
kızını infaz edenler
ya da kaçıran
erkeği hapse attıranlar
olur.
Şimdi sorum şu: Yaşadığım
bu olayda normal çözüm
benim hapse atılmam,
ya da idam
edilmem, eşimin de
kucağındaki bebeği ile ya
50-60 yaşlarında biriyle evlendirilmesi ya da
ömür boyu baba evinde
bir sığıntı olarak
yaşaması mıydı sizce?
Evet..Burada ‘’ Hocam
sen aydın bir
insan olarak o
kıza hiç hiç
talip olmayacaktın madem
yaşı küçükmüş’’ ya
da ‘’ Hocam
aslında senin o
kızı - Namusunu kirletmeden-
babasına teslim etmen
gerekirdi. Sana düşen
bu olmalıydı’’ Filan denilebilir.
Doğru olabilir tabii
ki bunlar. Ama testi
kırıldıktan sonra benim
hapis yatmamın, eşimin
de ömür boyu
çile çekmesinin bir
anlamı var mıydı?
İşte bu
gün tartışmasını yaptığımız
ve adı artık maalesef bazılarınca ‘’ Tecavüzü
meşru hale getirme
kanunu ‘’na çıkan
kanun ile yapılmak
istenen şey bu
tür mağduriyetlerin önüne
geçmektir. İşte o sebeple de kanunda ‘’ CEBİR, TEHDİT,HİLE
VEYA İRADEYİ ETKİLEYEN BAŞKA BİR
NEDEN OLMAKSIZIN’’ Denmiş. Benim
olayımda cebir var
mı? Yok. Hile
var mı? Yok.
Tehdit var mı? Yok,
İradeyi etkileyen bir durum
var mı? Yani
içki, uyuşturucu ve
benzeri maddelerle iradesi
dışında davranmasını sağlama)
Yok. Ama yine de
ortada kanunlara göre
bir suç var
mı? Var…İşte bu gün
mecliste görüşülen durum
budur. Yani benim
durumumda olup da
hapse atılanların, birlikte
oldukları kızla evlendirilerek hem
kızın hem erkeğin
ve hem de
dünyaya gelmiş olan
çocuklarının mağduriyetinin önlenmesi… Ama vatandaşlarımızın bazıları
‘’ hayır hapis yatmalı,
hatta idam edilmeli’’
diyor. İşte o
sebeple diyorum ki
madem öyle beni
de idam etsinler çünkü onların
mantığına ve vicdanına
göre ben de
bir pedofilim.
Düşünebiliyor musunuz? Eğer
ben 1982 yılında hapse
düşmüş olsaydım bu gün Cihangir,
Tuğrul, Yunus ve Tuba
diye dört evladım
olmayacaktı. - Sonradan
boşanmış olsak bile-
1982 de evlendiğim eşimle yirmi
beş senelik bir
evliliğim olmayacaktı. Belki
de bakir olarak
geldiğim bu dünyadan
bakir olarak gidecektim
çünkü 27 yaşıma kadar
başka hiç bir
talibim bana evet
dememişti . O olmasaydı
başka da diyen
çıkmayacaktı büyük ihtimalle.
Şimdi…
Hiç kimsenin merakı
olmasın
Ak Parti
Milletvekilleri olarak bu kanun teklifini meclise getiren,
Ramazan Can ( Kırıkkale ), İlyas Şeker (
Kocaeli ), Hacı Bayram Türkoğlu ( Hatay), Halis
Dalkılıç( İstanbul ) , Mehmet
Emin Şimşek ( Muş), Mücahit
Durmuşoğlu (Osmaniye) ve Ak
Partinin diğer milletvekilleri, bakanları,
başbakanı da her birimiz
kadar ana- babadırlar. Onlar da
tecavüzcünün -evlenme
şartıyla- serbest bırakılması
gibi bir şeyi
düşünmemektirler. Yasa
tecavüzcüye af yasası
değildir. Yasa ile benim durumuma
gelmiş ama benden
farklı olarak hapse
düşmüş insanların -
evlenme şartı ile-
salıverilmesini öngörülmektedir. Ama
yine de ‘’Sami
Hoca ! Sen 1982 yılında
asılmalıydın. En azından
hapse atılmalıydın’’ Diyen
varsa sadece ‘’Eyvallah’’
Diyebilirim.
Ben bu
kanun teklifini böyle
anlıyorum ve böyle
anladığım için de destekliyorum.
Bu kanun
teklifini hazırlayanlar, bu
kanun teklifini destekleyenler, hatta
bu kanun teklifine
karşı herhangi bir
tepki göstermeyenlere karşı
en hafifi ‘’ Soysuzlar ‘’
gibi ifadeler kullananlara, arkadaşlarını( mesela beni) arkadaşlık listelerinden
silenlere, olmayacak hakaretleri
yapanlara da sadece şunu
söylemek isterim ‘’ Önce
okuduğunuzu anlamaya çalışın,
sonra anlatılanları sakin
kafayla bir kez
daha dinleyin ve
hepsinden önemlisi şunu
unutmayın: Soylu olmak sadece
sizin tekelinizde olan
bir meziyet değildir.
Bu ülkenin en
az %50 sine
soysuz deme hakkını
kimden alıyorsunuz?
Bu yazımdan sonra hâla
olayın aslını astarını
anlamamakta ısrar edip beni
arkadaşlık listesinden silecek
olanlar da ellerini
çabuk tutsunlar ki kimseyle boşu boşuna
tartışma yaşamayayım.
Selam ve
sevgilerimle.
(
Ben Bir Pedofilim. Asın Beni. başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
19.11.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.