Serbest Kürsü / Söyleşi

Eklenme Tarihi : 19.11.2016
Okunma Sayısı : 2933
Yorum Sayısı : 6
Günün Yazısı

Bu Yazı 20.11.2016 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.



Evet.. Kendi  hakkımda  suç  duyurusunda  bulunuyor  ve  1982  yılında  işlediğim  bir  pedofili  suçundan  dolayı  idamımı  talep  ediyorum.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Bu  sefer  doğrudan  doğruya  kendimi  anlatacağım.  Anlatacağım  olayda  en  küçük  bir  kurgu  varsa  Allah  benim  bin  türlü  belamı  versin.(  Böyle  bir  yemini  yapmak  zorundaydım  çünkü  bildiğiniz  gibi  kurgu  öykülerim  çoktur  benim.  Ama  bu  kurgu  değil tamamıyle  gerçektir.)

Tarihler  1981 yılını  gösterdiğinde  Antalya’nın  Manavgat  ilçesinde  öğretmendim  ve  yirmi yedi  yaşında  bekar  bir  erkektim.

İstanbul’da  ikamet  eden  ailem  beni  evlendirmek  için  pek  çok  kız  bulmuşlar  ama  ayağımın  sakatlığı  sebebiyle  bu  kızların  hiç biri  benimle  evlenmeyi  kabul  etmemişlerdi.  İşin  doğrusu  Manavgat  gibi  bir  yerde  deniz,  güneş,  kum  ve  hele  de  12  Eylül  ihtilalinden  sonraki  serbestçe  her  yere  gidebilme  özgürlüğü  sayesinde  evlenmeyi  öyle  pek  de  hayati  bir  ihtiyaç  olarak  görmüyordum. Ama  arkadaş  çevrem  ille  de  beni  evlendirecekti.

Sonunda  okulumuzun  katibi  beni  ikna  etti  ve  Finike’nin  Hasyurt  beldesinde  Koruca  Köyünde  yaşamakta  olan  baldızının  kızını  görmeye  gittik.Tam  olarak  12  Eylünün  sene-i  devriyesinde: 12  Eylül  1981 de…

Kızı  gördüğüm  anda  vuruldum.  Benim  beğeni  ölçülerime  göre  oldukça  güzel  ve  çok  çok  genç  bir  kızdı. Yaşça  benden  oldukça  küçük  görünüyordu  ama o  çevrelerde  onun  yaş  ve  görüntüsünde  olan  kızların  neredeyse  tamamı  evliydi.  Acaba  bana  ‘’Evet’’  Diyecek miydi?

Babasıyla  arkadaşım görüştü,  babası  kızıyla görüştü  ve  kızdan  gelen  cevap  olumluydu.  Yani  ‘’Evet’’  demişti. İşin  doğrusu  okuma  yazması  bile  olmayan  ama  bana  göre  oldukça  güzel  olan  bu  kızın  bana  evet  demesi  şaşırtmıştı  beni.  Zira  o  güzellikle  nice  pamuk  ağalarına  varabilirdi. Bu arada  ben  de  bu  kızla  evlenirsem  bana  burun  kıvıran  sümüklü-pasaklı-zillilere  ‘’ Siz  bana burun  kıvırdınız  ama  bakın hepinizden  daha  güzelini  aldım’’  Diye  hava  atacaktım. O  sebeple  ne  tahsiline,  ne  aramızdaki  kültür  farklılığına,  ne  de  yaş  farkına baktım.  Gözümde  güzelliğinden  başka  bir  şey  yoktu  ve o  da  beni  istemişti.

Evet..O  beni  ben  onu  istemiştim  ama  önümüzde  oldukça  önemli  bir  engel  vardı.  Kız  nüfus  cüzdanına  göre  on  beş  yaşını henüz doldurmamıştı  bile. Bu  durumda  da  o  zamanın  yasalarına  göre  ancak  anne  ve  babasının  rızası  ile on beş  yaşını  doldurduktan  sonra  evlenmemiz  mümkün  olabiliyordu. Eh  on  beş  yaşını  doldurmasına  da  çok  fazla  bir  zaman  kalmamıştı  nüfus  cüzdanına  göre.  Yani  sözdü,  nişandı  derken  o  süre  dolup  giderdi. Bu  arada  ana-baba  izni  konusunda baba  tamamdı  ama  anne-baba  ayrı  olduğundan  anne  ne  diyecekti  hiç  bir  bilgimiz  yoktu. Annesinin  nerede  yaşadığını  bile  bilmiyorduk. Yani  anneye  nasıl  ulaşacaktık?

İşte  bu  sorunlar  ve  başka  diğer  sorunlar  sebebiyle  bizim  on  ay  kadar  süren  nişan  bozuldu.  Nişan  bozulmasına  bozuldu  ama  her  ikimiz  de  birbirimizi  istiyoruz.

Yapacak bir  şey  kalmıştı  ki  o  çevrelerin  özellikle  köylerini  bilenler  çok  iyi  bilir:  O  çevrelerde  18  yaşında  bir  kıza  evde  kalmış  gözüyle  bakılır  ve  yine  o  çevrelerde  kızların  neredeyse  yarısı  kocaya  kaçar  daha  15-16,  bilemedin  17  yaşında. Bizde  de  durum  onu  gösteriyordu  ki  kızı  kaçırmam  gerekiyordu.

Böyle  bir  şey yaptığım  takdirde  ve  de  annesi -  babası  şikayet  ederse  hapse  düşeceğimi,  öğretmenlik  mesleğinden  atılacağımı  da  biliyordum. Ama  gözümü  karartmıştım  bir  kere.

Gözümü  karatmasına  karartmıştım  ama  öyle  silahla  ev  basıp  kızı  kaptığım  gibi  kaçıracak  durumda  da  değildim  tabii  ki. Yani  durumum  amiyane tabirle  oldukça  yaştı.

11  Temmuz  1982..  Oldukça  sıcak  bir  Ramazan  ayı  geçiriyoruz  ve  ben  bozulan  nişanım  sebebiyle  hayli  morali  bozuk  vaziyetteyim.  İstanbul’a  ailemin  yanına  bile  gitmiyorum.  İftara  yakın  baktım  yan  komşum  teyze seslendi.  ‘’ Hocam  burada  bir  emanetin  var.  Gel  al’’

Emanet  dediği  elinde  basit  bir  bohça  ile  -daha  sonra  bana  25  sene eş  olacak  olan-  nişanlımdı. Baba  evinden  bir  bohça  ile  kaçmış  ve  bana  gelmişti.

Yarım  saat  sürmedi,  tüm  Manavgat  ‘’Sami  hoca  kız  kaçırmış’’  haberiyle  çalkalanmaya  başladı.  Eh  ben  de  tabii  ki  erkekliğe  mok  sürmüyorum  ve  ‘’ kaçırdım’’  Diyorum.  Oysa  nerede  bende  o  beceri.  Kız  kaçmasa  benim  o  haltı  yiyebileceğim  yok.

Eş  dost  sağ  olsun  sini  sini  iftar  sofralarını  koydular  önümüze.  Yedik  içtik  karnımızı  doyurduk,  daha  sonra  da  bir  komşumuz  tarafından  kıyılan  dini  nikah  derken…( Sonrası  muzır  neşriyata  girdiğinden  anlatmıyorum  o  kısmı. )

Daha  sonra  kaçtık  İstanbul’a  ailemin  yanına.  Yaz  tatilinde  işler  ayna  çal çal  oyna  tabii  ki  ama  eylülde  sınavlarla  birlikte  okulda  olmam  lazım.  Çaresiz  döndük  okula  ama  yüreğim  de  ağzımda.  Zira  kızın  babası  daha  önce  cinayetten hapis  yatmış  bir  adam. ( Ecevit  affıyla  kısa  sürede  çıkmış.)

Araya  adam  koyduk.  Kayınpederin  asla  hatırını  kıramayacakları  adamların  araya  girmesiyle  kayınpeder  zor  da  olsa  sonunda  kızını  ve  beni  vurma  fikrinden  vazgeçti  ve  evlenmemize  razı  oldu.

Kanunları  tam  bilmediğimiz  için  nişanı  boşuna  bunca  zaman  uzattığımızı  da  daha  sonra  öğrendik.  Meğer  eşimin  babası  ile  annesi  boşandığında  eşimin  velayeti  babasına  verilmiş.  Yani  sadece babasının  rızası  ile  de  evlenebiliyormuşuz.  Sonuçta  babasının  rızası  ve  imzası  ile 22  Ekim  1982  tarihinde  resmi  evliliğimiz  de  gerçekleşti.

Şimdi  bu  anıyı  neden  anlattım?

Eğer  1982  tarihinde  kayınpederim  beni  mahkemeye  verseydi hapse  düşecektim  ve  öğretmenlik  hayatım  da  bitmiş  olacaktı.

Ben  hapiste  olacaktım. Eşim  ise   -büyük  ihtimalle-  ben  hapisteyken  benden  olan  çocuğumuzu  doğuracaktı.  Yine  büyük  ihtimalle  ‘’Namusu  kirlenmiş  bir  kız’’  olarak  kendisinden  kim bilir  kaç  yaş  büyük  biriyle  zorla evlendirilecekti (  Hoş  ben  de  nüfusa  göre  on iki  yaş  büyüktüm  ama  sanırım  çok  daha  yaşlı  birine  verirlerdi.)   ya  da  babasının  ve  üvey  annesinin  yanında  adeta  bir  sığıntı  gibi  yaşayacaktı.

Kanunlara  göre  ben  15  yaşında  bir  kızı  alıkoymuş,  hatta  ona  cinsel  tacizde  ve  tecavüzde  bulunmuştum. Dolayısıyla  da  bir  tecavüzcü  olarak  cezam  hapisti.  Hatta  daha  da  ileri  giderek  madem  ki  bir  tecavüzcüydüm  o  halde  idam  edilmeliydim. Ve  hemen  bir  kez  daha  hatırlatayım:  Antalya  ve  Muğla  illerinde (  Özellikle  köy  kesiminde)  kızların neredeyse  yarısı  15-16-17  Yaşlarında  kocaya  kaçarlar.  Haa  öyle  kocaya  kaçtı  diye  namus  cinayetleri  ya  da  mahkemeye  verip  hapse  attırma  olayları  pek  fazla  olmaz oralarda ama  hiç  olmaz  da  değil  hani. Yani  Doğu  ve  Güneydoğudaki  kadar  çok  olmasa  da  Antalya  ve  Muğla  ilçelerinde  de  kocaya  kaçan  kızını  infaz  edenler  ya  da  kaçıran  erkeği  hapse  attıranlar  olur.     

Şimdi  sorum  şu: Yaşadığım  bu  olayda normal  çözüm  benim  hapse  atılmam,  ya  da  idam  edilmem,  eşimin  de  kucağındaki  bebeği  ile ya  50-60  yaşlarında  biriyle evlendirilmesi  ya  da ömür boyu  baba  evinde  bir  sığıntı  olarak  yaşaması mıydı sizce?

Evet..Burada  ‘’  Hocam  sen  aydın  bir  insan  olarak  o  kıza  hiç  hiç  talip  olmayacaktın  madem  yaşı  küçükmüş’’  ya  da  ‘’  Hocam  aslında  senin  o  kızı  - Namusunu  kirletmeden-  babasına  teslim  etmen  gerekirdi.  Sana  düşen  bu  olmalıydı’’ Filan  denilebilir.  Doğru  olabilir  tabii  ki  bunlar. Ama  testi  kırıldıktan  sonra  benim  hapis  yatmamın,   eşimin  de  ömür  boyu  çile  çekmesinin  bir  anlamı  var  mıydı?

İşte  bu  gün  tartışmasını  yaptığımız  ve  adı  artık maalesef bazılarınca  ‘’ Tecavüzü  meşru  hale  getirme  kanunu ‘’na  çıkan  kanun  ile  yapılmak  istenen  şey  bu  tür  mağduriyetlerin  önüne  geçmektir. İşte  o sebeple  de kanunda ‘’
CEBİR,  TEHDİT,HİLE  VEYA  İRADEYİ  ETKİLEYEN BAŞKA  BİR  NEDEN  OLMAKSIZIN’’  Denmiş. Benim  olayımda  cebir  var  mı?  Yok.  Hile  var  mı?  Yok.  Tehdit  var  mı? Yok,  İradeyi  etkileyen bir  durum  var  mı?  Yani  içki,  uyuşturucu  ve  benzeri  maddelerle  iradesi  dışında  davranmasını  sağlama)  Yok. Ama  yine  de  ortada  kanunlara  göre  bir  suç  var  mı?  Var…İşte bu  gün  mecliste  görüşülen  durum  budur.  Yani  benim  durumumda  olup  da  hapse  atılanların,  birlikte  oldukları  kızla  evlendirilerek  hem  kızın  hem  erkeğin  ve  hem  de  dünyaya  gelmiş  olan  çocuklarının  mağduriyetinin  önlenmesi… Ama  vatandaşlarımızın  bazıları  ‘’ hayır  hapis  yatmalı,  hatta  idam  edilmeli’’  diyor.  İşte  o  sebeple  diyorum  ki  madem  öyle  beni  de  idam  etsinler çünkü  onların  mantığına  ve  vicdanına  göre  ben  de  bir  pedofilim.

Düşünebiliyor  musunuz?  Eğer  ben  1982 yılında  hapse  düşmüş  olsaydım  bu  gün  Cihangir,  Tuğrul, Yunus  ve  Tuba  diye  dört  evladım  olmayacaktı.  -  Sonradan  boşanmış  olsak  bile-  1982 de evlendiğim  eşimle  yirmi  beş  senelik  bir  evliliğim  olmayacaktı.  Belki  de  bakir  olarak  geldiğim  bu  dünyadan  bakir  olarak  gidecektim  çünkü 27  yaşıma  kadar  başka  hiç  bir  talibim  bana  evet  dememişti .  O  olmasaydı  başka  da  diyen  çıkmayacaktı  büyük  ihtimalle.  

Şimdi…

Hiç  kimsenin  merakı  olmasın

Ak  Parti  Milletvekilleri  olarak  bu  kanun  teklifini   meclise  getiren, 

Ramazan Can ( Kırıkkale ), İlyas  Şeker ( Kocaeli ), Hacı Bayram  Türkoğlu (  Hatay), Halis  Dalkılıç( İstanbul ) , Mehmet  Emin  Şimşek ( Muş),  Mücahit  Durmuşoğlu (Osmaniye)  ve  Ak  Partinin  diğer  milletvekilleri,  bakanları,  başbakanı  da her  birimiz  kadar  ana- babadırlar. Onlar  da  tecavüzcünün   -evlenme  şartıyla-  serbest  bırakılması  gibi   bir  şeyi  düşünmemektirler. Yasa  tecavüzcüye  af  yasası  değildir. Yasa  ile benim  durumuma  gelmiş  ama  benden  farklı  olarak  hapse  düşmüş  insanların  -  evlenme  şartı  ile-  salıverilmesini  öngörülmektedir.  Ama  yine  de  ‘’Sami  Hoca ! Sen  1982  yılında  asılmalıydın.  En  azından  hapse  atılmalıydın’’  Diyen  varsa  sadece  ‘’Eyvallah’’  Diyebilirim.    

Ben  bu  kanun  teklifini  böyle  anlıyorum  ve  böyle  anladığım  için de destekliyorum. Bu  kanun  teklifini  hazırlayanlar,  bu  kanun  teklifini  destekleyenler,  hatta  bu  kanun  teklifine  karşı  herhangi  bir  tepki  göstermeyenlere karşı en  hafifi ‘’  Soysuzlar ‘’  gibi  ifadeler  kullananlara, arkadaşlarını( mesela  beni) arkadaşlık  listelerinden  silenlere,  olmayacak  hakaretleri  yapanlara  da sadece  şunu  söylemek  isterim  ‘’ Önce  okuduğunuzu  anlamaya  çalışın,  sonra  anlatılanları  sakin  kafayla  bir  kez  daha  dinleyin  ve  hepsinden  önemlisi  şunu  unutmayın: Soylu  olmak  sadece  sizin  tekelinizde  olan  bir  meziyet  değildir.  Bu  ülkenin  en  az  %50  sine  soysuz  deme  hakkını  kimden  alıyorsunuz?     

Bu  yazımdan  sonra hâla  olayın  aslını  astarını  anlamamakta  ısrar edip  beni  arkadaşlık  listesinden  silecek  olanlar  da  ellerini  çabuk  tutsunlar  ki kimseyle boşu  boşuna  tartışma yaşamayayım. 

Selam  ve  sevgilerimle. 
( Ben Bir Pedofilim. Asın Beni. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 19.11.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.