...Allah sizi inandırsın,çok etkili bir ilaçtı. İlaç sattığımız yerlerden “Sizin ilacı kullanınca, tüm böcekler ölüyor nerdeyse ama keneler artıyor” diye şikayet gelmeye başlayınca, sinirim bozuldu patrona; “Kene ilacınız o kadar iyi çıktı ki, hasta kene kalmadı. Bu ilaç kenelerin hangi hastalıklarına iyi geliyordu? ” dedim.

—Hadi ya o ne yaptı?
—O beni tekme tokat attırmak için birilerini çağırırken ben kaçmaya başlamamıştım. Adetimdir, kovulmayı beklemem.

Neşeli bir yolculuk sonunda, aradıkları binanın önünde indiler. Hemen yandaki oyun parkını görünce Aslan;
—Can, sen şu parkta oyna ben yarım saate, bilemedin bir saate kadar gelirim.
—Tamam dayı.
—Bana bak, yabancı birileri çağırırsa filan gitmek, parktan ayrılmak filan yok. Park kalabalık olmasa içim elvermez ama çok sayıda aile var, serseriler gelemez.
—Tamam, dayı, biliyoruz çocukları kaçıranlar var. Sen işine bak, merak etme. Ha… Yabancı biri seni kaçırmaya kalkarsa filan ‘İmdat’ diye bağır, hemen gelirim.
—De... Yürü git. Kerataya bak ya… Beni ne diye kaçıracaklar.
—Nesli tükenen…
—Kötü bir şey söyle de…
—Yok, dayı, ‘Nesli tükenen, süper yakışıklılardan biri’ diye kaçırırlar.
—Tamam, tamam kes. Bu çektiğin yağların bedeli olarak, dönüşte lokantaya götürürüm.
—Aman acele et, çok acıttım.
—Benim kıymetimi anlayınca, mülakatta uzun uzun sorular sorarlar şimdi. Bir saatten önce bekleme.
*** *** ***
8—10 dakika kadar sonra Aslan parka gelmişti. Can;
—Çabuk geldin, ne oldu dayı?
—İlk soruda iş bitti?
—Hemen kıymetini anladılar mı?
—Yok ya… İsmin ne dediler, ‘Aslan Çetin’ dedim. Adam bana dikkatlice baktı, ‘Mustafa Çetin neyin oluyor?’ dedi. Baktım, ünlü biri galiba, faydası olur diye düşündüm ‘Eniştem” dedim. Adamı gülümseyecek diye beklerken, kaşlarını çattı; “Onu hiiiç sevmem bana çok zararı dokunmuştu.” Deyince, toparlamak istedim, “Mustafa Çetin mi dediniz. Hay Allah yanlış anlamışım. Mustafa Çetin’i hiç tanımam, benim eniştem Murtaza Çetin dedim” Adam ayağa kalktı, “O serseri mi senin enişten. Mustafa onun yanında yine iyi sayılır. Çık dışarı!” diye bağırdı. Durumu izah etmek istedim, “Ama efendim!” ama adam beni konuşturmadı bile. Yüzü öfkeden mosmor bağırmaya başladı, “Hemen dışarı çık. O Murtaza ile Mustafa’ya selam söyle karşıma sakın ola karşıma çıkmasınlar.” Baktım adamın laf dinleyeceği yok, mecburen çıktım.
—Hadi ya… Dayı ben de tanıyor muyum Murtaza enişteyi.
—Bana baaaak ! Enişteyi bilmem de beş kardeşi tanıtırım sana. Dalga geçmeee!.
—Peki, dayı, bunu daha güvenli bir ortamda konuşuruz. Dedemin yanında filan.
Aslan, yeğeninin saçlarını okşadı;
—Zekânı hep takdir etmişimdir zaten.
Yürüyerek önüne geldikleri dönerciye baktı;
—Ne dersin, döner yiyelim mi?
—Tamam dayı.
Aslan cebindeki paraya baktı, sonra dönerin fiyatına baktı.
—Gel öyleyse uygun bir dönerci arayalım.
—Burada var ya.
—Bu dönerci eti az katıyor diye duydum. Sen beni takip et.
Kısa bir yürüyüşten sonra ucuz bir yer bulup girdiler. Can, dayısının vitrindeki fiyatlara bakmasından durumu anlamıştı, bir şey söylemedi.
Ekmek arası döner istediklerini söyleyip, içerdeki taburelere geçtiler. Az sonra gelen ekmek arası dönerleri inceleyen Aslan, dayanamadı, garsonu çağırdı;
—Bakar mısınız?
—Buyurun.
—Bir yanlışlık olmasın, salatanın arasında et buldum.
—???
—Kardeşim ekmek arası döner istemiştik, siz salata koyup göndermişsiniz.
—Beyefendi, sessiz olun. Burası şey bir yerdir, neydi? Hah nezih bir yerdir.
—İyi ama bu ekmek arası salata ne olacak. Biz döner parası verdik.
—Anlaşıldı, sizin sorununuza halkla ilişkiler uzmanımız Sadullah’ın bakması faydalı olacak.
Garson’un işaretiyle, mutfak tarafından dev gibi bir adam çıkıp geldi. Aslan’ın bakışları değişti, gülümsemeye çalıştı. Sadullah;
—Bir sorun mu var?
Aslan, gayet nazik bir sesle;
—Hayır, canım, ne sorunu olacak. Bu güzel döneri yapan ustaya teşekkür etmek istiyorum, dedim de. Yani Sadullah Bey, bu ne lezzet, döner sanki ağzıma hiç dokunmadan mideme iniveriyor, ellerinize sağlık. Şey biraz acısı az olmuş, acı bir şey var mı?
—Acı bir şey mi istiyorsunuz. O zaman ücret pusulasını gönderelim. Afiyet olsun.
İri yarım adam uzaklaşınca, Aslan Can’a fısıldadı;
—İri yarı olan bile böyle espri yapıyorsa, bunlar bizi güle güle döver. Çabuk ye kaçalım.
Acele ile ekmek arası salatalarını yiyip çıktılar. Can gülerek;
—Eee… Dayı salatayı yedik, döner yemeye ne zaman götüreceksin.
( Aslan Dayım - 6 başlıklı yazı ahmet-unal-c tarafından 21.12.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.