Hoyrat ki rütbesi erişilmez,

Selamı yitik bir gölgeyi sırtlanıp

Saklandığım köşe bucak.

Hangi vecize ki tınısında yorgun bir eda,

Hangi saklı sure ki mabedi en derin mahrem

Ve çıt kırıldım ruhların göçtüğü o kırağıda

Kala kalmışlığı nüktedan bir seyri de yok sayıp,

Tümden haz etmediği yüreğin en soluk güfte,

Derken demlenmeye doyamazken

Tünediğim matemde.

 

Dingin ve tırsak bir gölgeye yeğ tutarım

Ant verdiğim sözü de eklerim

Serzenişi yok saydığım o cüssesinde en buruk tesellinin.

 

En aykırısından kesat bir ukdede sıkıştırılmışlığı

Ruhani bir sarhoşluğu destur edinip

Kekremsi bir feryat hem de en alasından

Hacız ettiği demli hezeyanda yoksun bir sükûtu

Mal ederken kırık bir tümceye.

 

Hasbelkader yaşamaya dair tutuklu tutulduğum

O devasa hücre:

Yangın körüklendikçe hangi gölgeyi yeğlerim yokluğuna,

Cürüm bildiğim okkalı bir kelamda arda kalan o isyanı da

Gömerim en dibine karanlığın:

Tümden türeyen israfı yok sayarım,

Hoyrat bir imgeye taparım belki de

Ve sivrildikçe akıl melekelerim

Dalarım dalarım çok uzaklara:

Kopamadığım dünümü mimlerim her satır arasında

Ve yoz bir tükenişi rahmet bilirim

İlahi Aşkın hulasa varlığını kıblemde saklarken

Ve sakınırken kem gözlerden.

 

Tefrikasını çoktan kaybettim mazinin,

İfrata kaçtığımı bile bile yâd ettim

Dünün menkıbesini

Ve toz duman oldu kesilmeyen ahkâmlar

Hem de ne uğruna?

Körü körüne inandığım o sakil beyitte

Ve tahayyülün bile ötesinde

Öteleşen kayıp yarıma tahakküm ettim

Dilden öte dilsizliği gonca yarınların,

Kelamdan çok kadrini bilemediğim varlığının:

Saklı tuttuğuma mı yanayım

İfşa ettiğim bir tekerlemede mi sayacın takıldığı

O devrik name:

Hani tekerinde yoksunluk,

Cübbesinde sefalet

Ve el-âleme görücüye çıkardığım sakıncalı bir keramet.

 

Gün de görmedim, demem: Hâşâ!

Yoksunluğumu milat bildim hem de dünden yarına

Biraz da gölgelere gönül verdim

Şu insan pazarında;

Yadsımadan ve yanmadan.

 

En eksik terennüm,

Sırtlan bir yüzeyde teamülü gönülsüzlüğün:

Hayli kırılgan bir infilak,

Sarrafı olmuşum da hüznün

Buyur ettiğim cefayı hepten sahiplendim

Bir güz gecesinde ikbal bildiğim o sırdaş imgeyi

Dahi nakşetmişken huzur bahçemde

Ve ısmarlamadığım yalanlara rast gelip de

Soyutlamışken sefayı.

 

Rahmetin indinde naif bir terennüm benimki:

Sondan bir önceye eremediğim hidayetin indine sakladığım

O aşkın rahmeti besbelli:

Varlıksız bir sevdayı mesken bilip çöreklendiğim.

Dil yarası yüreği payidar kılan,

Onca imin tantanası

Beynamaz bir cümlede takılmışlığı aklın,

Sükûtun huzurla meşki,

Boyutsuzluğumun ihbarında

Teneffüs ettiğim gayri ihtiyari bir serzeniş,

Boykot ettiğim o istihbarattan hallice yüklenip de

Şiirin dibinde savurduğum bir nidayı da sahiplenip

Israrcı bir pekiştireci yâd edip

Dünün külliyesinde.

 

( Sarrafı Olmuşum Da Hüznün... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 20.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.