Muteber bir imin saklı tınısında raks eden

Nida yüklü söyleyiş belki de belirsizliğin gıyabında,

Tefekkür yüklü bir şarkıda dağılmışlığın sancısı.

Dağınık akıl, dağınık ikrar;

Tümden üreyen batıl hezeyan yine sensizliğin acısı…

 

Fıtratına yükledikçe gizemi,

Saçlarının hangi perçeminde saklansam,

Üstelik geri dönmeyeceğini bile bile,

Susmalara teslim olmuşken

Hilkat garibesi bir imde

Terk edilmişliğin aykırı cübbesine sığdırdığım

Onca gölgeden çıkıp da yola,

Sonsuzluğu pelesenk yapmışken anlamsızlığıma.

 

Anlık belki de ömürlük;

Sondan ibaret bir hikâyede

Üstümü örten kefenden sızan sıcakkanı

Yine sensizliğin hezimeti.

Kan kırmızı evrenden mütevellit olmasa keşke

Yıkılıp giden dirayete zincirlediğim yürek yarası;

Kırık gölgelere sığınmasak da duyumsasak cesareti

Ve kıblesinde aşkın en dokunaklı şarkıya nazire eden

Gamlı bir notayı buyur etsek hazanın yılgın sesine.

 

 

 

Adsız mekânların adı saklı hezeyanları var,

Irgat düşlerin sahipsizliğinden ibaret

Bakir sevinçleri.

Gök kubbenin sağanak bellediği rahmette gizli aslında

Varlıksızlığın ihaneti

Ve buğulu gözlerinde sevdanın,

Bir kıvancın eşiğinde,

Dökümlü bir aşka nazire eden aşk meleği belki de

Hezimete uğramanın verdiği tedirginlikle

Peyda olan nahoş bir sancıda

Evrilmişliğin sonunda meyleden o iç sese

Yüklediği densiz bir tefrikada.

 

Sözsüz kıvılcımların endamında nükseden

Yangının boyutsuzluğu kadar akla zarar

Ve gönülsüzlüğün ibaresinde

Mazbut bir nota:

Kayıp bir gam’dan çıkıp ta yola

Zaruri bir teselliyi mahrem kılan

Rencide edici bir edimde

Sancılanan en asil güfte.

Görmezliğimi ihlal eden dokunuşlarda

Bir sızıya denk düşen

Hangi aklı evvel ibare ise

Resmettiğim çakıl taşları kadar yakıcı ve tümseklerde

Savrulmuşken doya doya…

 

Avuç içi çocukluğum:

Sakil bir gölgede yitip gitmenin de ötesinde

Cengâver bir eda asılsızlığın nidası:

Buyur etmek ölesiye

Saklı huzurun vermediğim selası.

Gönülsüz kıblesinde doğurgan nefreti buyur eden

Şeytandan hatıra

Varlıksızlığı şu münafıkların

En tekil ihanet.

 

Yine aşka meyletmiş o ruhani fırtınada

Ermek olsa da kerameti

Yoksunluğun hicap yüklü yakarışında gizli

Bir nakarat:

Sevmelere hibeli yüreğin tekerinde

Saklı o dingin rehavet

Ve meftun sancıların bitiminde

Erip ereceğim hidayet.

 

Bağlamından çıktım yola,

Bir matemin düşkün nidası,

Tüm gergef hükümlerin ihanet bellediği

Sanrı yüklü dokunuşlardan da öte

Kimsesizliğin vebali.

 

Sondan sonrasından çok önce,

Kayıp devinimin perdeli gölgesinde

Hele ki dokunulmazlığın ucube telaffuzunda

Yiten bir mateme sır yükleyip,

Sınırsız yetileri mahrem bilip,

Bilinmezin gölgesinde vakur bir dokunuş.

 

( Avuç İçi Çocukluğum... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 18.09.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.