Siyam ikizi adeta; hüzün yağmurumda

Saklı mabedimin asılı rüzgârı,

Devrik gözlerin kim bilir söylenmedik

Hangi makamında saklı dermanı,

Baş tacı bir imgeden

Çıkıp da yola, eremediğim hidayetin.

 

Devri âlemin pür telaşı,

Takılmışlığın her bir katresi,

Mübarek seyri belli ki

Şu ödenmemiş kefaretin.

Düş yorgunu bir gönle çektiğim atlas yorganı

Ki örselenmiş bir cehalet kadar

Sırrına vakıf olamadığım

En haşmetli seremoni.

 

Kırık nizamın düşkün kıyılarında

Peşrevi gönülsüz bir tümceden sızan,

Aşkın rotası nasıl nasıl da ayan beyan.

Bir töhmet, bir rivayet;

Düş gezgini bir imgede saklı belki ki

Aklımın ermediği keramet.

 

Tümden gelen bir niyaz,

Sözlerin düellosu elimde tuttuğum

O görünmez saz;

Yine de dokundukça teline,

Sür-git vazgeçemediğim o istikamette

Nasiplendiğimden de fazlası

Eremezken hüznün sırrına,

Selamını kesen yorgun yüreklerden

Düşen payıma.

 

Unuttuğumu sandığımdan öte,

Tarifsiz bir acı silsilesi:

Gölgeli gök kubbe, sağdıcım

Hüzün meleğim,

Kırılgan bir yüreğin tam da ortası;

Başucu nöbetlerim,

İsyanlarım, kerametim;

İndinde rahmetin düşkün, pervasız

Düşlerim…

 

Emsalsiz tümcelerin doğurgan teneffüsüne

Teslim ettiğim yürek sesim:

Bin bir hezeyan mabedin coşkusu,

Kırılgan dalgakıranlar sol yakamda

Biteviye çalan o sessiz şarkı:

İbresi ıssızlığın değil mi ki varlığımın

En derin sancısı…

 

İndinde belli ki nazenin bir goncanın

Sırasız ölümü yine de kırsalı

Tedirgin imlerin,

Fazlasıyla geçit vermez,

Son sürat gölgelenmekse düşen,

Yüzümden ne gül ne de revnak bir terennüm

Gönülsüz sağdıcım kıblemde nöbette,

Görünmezliğin indinde

Gelmese de iki yakam bir araya.

Sol şeritte bir gölge,

Görmez gözlerim yine de gönlü

Seferber ettiğim hazin bir reçete:

Gök kubbenin bitiminde,

Elinde orak,

Yoklamadan kaçtığım kara melek.

 

Devrik, katıksız, nazlı vazgeçişler:

Sözsüz bir rabıta,

Teslim olduğum anbean;

Yırtık bir günce,

Sırtımda aşkın cübbesi,

Kayıtsız şartsız teslim olduğum o ritüelde

Görünmez bir siluetim işin aslı:

Sakıncalı imler meyletmiş bir kez,

Aşksızlığın kisvesi

Ve derin bir rehavet konuşlanmışken

Kara yüreklerin çeperinde:

Sevgisizliğin mabedi yine şeytanın tekelinde.

 

Kaygıların nöbeti saklı tek bir imde:

Kırsalında enginlerin hani o kaybolmuşluğumun

Tek ve en cesur emsalinde;

Bilinmez o göreceli tahakküm,

Topladığım her satırın başında:

Elimde mabet bildiğim kuru bir daldan ibaret iken

Ucu ve yüreği kırık kalem:

Olmazın oluru bir türküde demlenen hicabın sesi,

Görünmez bir meşakkat sığındığım

Gönlün o kopuk tekeri.

 

Bir milat, bir hezeyan

Yoksa kıyamet alameti mi de

Her günü sığdırdım heybenin en derinine?

Farzı mahal bin bir umudu yâd edip

Gecenin kör vakti,

Şafağa ermezden evvel kâinat,

Hangi rabıtada saklı ise görünmezliğin kerameti,

Yine de asılı kaldığım o ucu kırık salıncak.

Başım göğe erecek belki de

Attığım her çığlıkta,

Duyulmasa da dert değil

Hem belli mi olur,

Alıp başımı giderim mutluluk ülkesine.

 

Uzağındayım alabildiğine,

Çok uzağımda saklı onca şarkının

Hangi kayıp güftesi ise saklı tuttuğum

Aşkın rahmeti yine ve yeniden, demek kadar

Beyhude olsa da kayıp gidiversem

Kırpık bir yıldızın peşine.

 

Pejmürde bir külfet benimki:

Rotasını yitirmiş hangi gemiyse,

Elimde bir sancak hem de diktiğim gök kubbede

Ve sağımda solumda gönüllü neferlerim,

Başucumda annemin şefkati,

Kapıp da koyuverdiğim en hüzünlü serzenişte

Varsın olsun yaşlar en sefil yoldaş,

Yeter ki çıkmasam yoldan,

Soluk bir gülden medet umarken

Her dokunuşum bir hezeyan

Ve her vazgeçişim ödediğim kefareti

Hayat denen imgenin

Pür-telaş coşkusuna katık yapmışken yürek sesimi

Duyulmasa da indinde şu evrenin.

 

O derin tezahürü,

Yeknesak bir cümleden medet umduğum:

Aldığım her yaş’ın devingen tabiatı;

Soluk bir rütbe sol yakamda,

Sağdan sola bir bilmece olduğu nasıl da bariz,

En ağır külfet,

Bir imgenin mahreminden türettiğim

Bitimsiz iç sesim.



Damıtılan öksüzlüğümü yaşıyorum demlendikçe ömür yoksa yaş aldıkça mı demeliyim?

Zaruri bir kullanım olmasa gerek şu sözsüz iletişimimin yürek mağarasında ıssız bir terennümde raks etmesi.

Kuytulardan açıldıkça enginliğe, sığ bildiğim sözsüz gözler de öksüzlükten nasibini alıyor.

Yetim bir yakarış zaten şafağın ısıttığı o var oluş sancısı.

İyi ki doğdum mu?

İçimdeki çocuğa ve doğum günüm hatırına, vereceğim küçük bir hediye hele ki hayatın doğurgan ve buyurgan tınısında, yüreğim şükür doluyken…

 

( İçimdeki Çocuğa... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 31.05.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.