1
Hezeyandı yenik
düştüğüm,
Gönülsüzdü her cümle
kıble bildiğim.
Nasıl da ısrarcıydı demlendikçe
buharı devşiren yüzünün,
Yüz vermediğim her imde
Tehdit yüklü bir
gölgeyi mademki
Mabet eyledim,
Ya sonrası?
Öncesizliğin
perçeminde,
Ölümün niyazında
Ve elemin serzenişi iken
Boyutsuzlukla arama
nifak sokan.
Üstelik…
Yoktu ki sonrası,
Sırra kadem basan bir
aşkın hükümranlığında,
Elimde kırık pergelim
Hele ki olmayan bir
miğferi nasılsa
Geçirmişsem başıma…
Başı olmayan bir hikâyenin
güncesini tutuyordum
Usulca, nazik bir eda
iken
Rütbesi kayıp,
Ya da soluk bir yıldız
Ayazlarda donan bir yürekmişçesine
Tutuşan indinde
Nazenin bir dokunuşa
bedel biçen…
Yine de yenik düşen,
Yergisi, yılgısı
tarafsız bir buluta
Revnak bir anlam
yükleyen.
Damıtılmış aşkların
miladı iken özlem…
Ya sonrası?
Düşüşe geçen bir düş’ün
kim bilir
Hangi perde arkası
Ve sıvazladığım gök
kubbenin pervazında
Kuş bakışı âlemi süzen en
beyaz melek:
Saflığın rükû bildiği
Gönülsüz bir sevdaya
düşmüşken yolum,
Pervasızca
soyutlandığım bir mihrabı mademki
Milat bildim
Ne fark ederdi ki,
Olmasa da devamı hikâye
bildiğim
Bir tefrikada saf tutan
En saf yanı işte o çocuk
sevinçlerimin.
Titreyen nameler sırt
üstü uzandı ve tehdit yüklü bir gölgeyi sürgün ettim. Teması hazan bir düşüşün,
sırları ayyuka çıkan o nazenin meleğin rahmetiyle dirildi düşlerim.