Aykırı zamanların
aymazı o tedirgin imlerin
Rehaveti kadar yeknesak
bir yükümlülük,
Yüreğin kırsalı bir
hezimette sıkışmışlığım:
Gönülsüz hükümler,
sancılı iç çekişler
Ve hezimetine evrenin
yenik düşen…
Kadri sığmaz ne yere ne
göğe,
Efsunlu sevdaların tekdüze
asaleti
Belli ki ağır gelmekte
yüreğe:
Son defa, son olmalı
dediğime
Bakma sen yine de,
demek mi bir teselli,
Rahvan kaykılmışlığı şu
husumet yüklü
Kalplerden sarkan bir
tehditmişçesine;
Hele ki çetrefilli
yoldan çıkmışlıklar ile
Darmaduman iken gök
kubbe.
İndinde rahmetin yâd
ettiğim dünlerin,
Yüzü suyu hürmetine,
endamlı bir telaş mademki
Nirengi noktası bir
milatta sarpa sarmış
Onca kelamdan damlayan
kıdemli bir üzüncün
Basireti bağlanmış ikametgâhı,
Dönüp başa, gözlerime
yerleşen
En anlamsız bilmece
belli ki görünmez bir mağlubiyet
Kadar akla zarar.
En günahkâr hükümlü
Aşka namzet olsa da o
beyhude huzmede
Takılı bir imin
seyrinde.
Yol bildiğim mabedine
düşmüşken yolum
Belki de yoldan
çıkmışlığı gönlün
Rahmet bildiği bir
tesellide peyda olan
O saklı gölge,
Varlığından hicap yüklü
bir serzenişe
Meyletmiş bir kere.
En demli tezahür,
kaykılmışlığı yüreğin
Saklı tuttuğu bir
dilekten çıkıp da yola,
Yolsuz bir sükûta
sığınmakla eş değer
Belli ki şu sefil
sıradanlığın estiği
En soğuk poyraz,
Gitmelere rahmet
yükleyip
Sızan benlikten ve
olası bir tezahürde
Çakışmışken yolları
adsız bir şarkının girizgâhında,
Sonlanmakla varamasam
da menzile.
Neler saklı şu hayatın
kıyısında köşesinde de döşüyoruz sayfayı boydan boya ve teselli biliyoruz ki
tecellisi umut olarak nakşediyor.