SÖYLEYEMEDİKLERİMİZ ,YAZAMADIKLARIMIZ VE OĞUZ ATAY

Hayatımı Oğuz Atayın kurguları üzerine kurdum.Her köşemde onun  kitaplarından bir alıntı iz taşımak istedim.Ve bunu teoriden öteye ilerlemesini sağladım.Her aynaya baktığımda Oğuz Atayın kahramanlarını yüzümde görmek ,bu dünyadan uzak olan mutluluğu veriyordu.Belki  bu gerçek  olan acımasız dünyadan ilişkimi koparmamı sağladı.Belki beni farklılaştırmasını sağlayarak insanların gözünde başka bir konumda yer aldım ama hiç pişmanlık ya da üzüntü duymuyorum.Anlamsız belki sosyal olan bir insan için düşünceler önemli olabilir ama bu benim için geçerli değildi.Çünkü bu kirli dünyada olmayı hakketmediğimi düşünüyordum ,düşünüyorum da.

 Oğuz Atayın Tutunamayanlar kitabında yer alan “Kendime yeni bir ön söz yazmak istiyorum. Yeni bir dil yaratmak istiyorum. Beni kendime anlatacak bir dil. Çok denediler, efendimiz. Allah’tan, ne denediklerini bilmiyorum, Olric. Hiçbir geleneğin mirasçısı değilim. Olmaz, diyorlar. İsyan ediyorum. Az gelişmiş bir ülkenin fakir bir kültür mirası olurmuş. Bu mirası reddediyorum Olric. Ben Karagöz filan değilim. Herkes birikmiş bizi seyrediyor. Dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz. Kapı kapı dolaşıp dileniyoruz. Son kapıya geldik. İnsaf sahiplerine sesleniyoruz. Ey insaf sahipleri! Ben ve Olric sizleri sarsmaya geldik.”bu paragraftaki konuşmadaki  karakterdim işte.Bana verilen oyunu,oyuncakları ya da herhangi şeyleri tamamen yok saymak ve kendime bir dünya yaratarak o dünya ile bu insanları yok etmek istiyorum.Ben insanları yok etmek istiyorum.İnsanlığı var etmek istiyorum.Ham maddemiz olan insanlığı arıyorum.Bendeki kaybolan insanlığı bulmak istiyorum.Elimdeki sihirli iksiri insanlık üzerinde kurmak istiyorum.Hepimizin ilacı olan insanlığı bulmak istiyorum.Hepimiz  bir kuklayız.Dışımız tam işlevimiz tam peki içimiz ?Niye kimse ondan bahsetmiyor.Oğuz Atayın kitaplarını önemli görmek belki bunlardan bahsettiği için.Belki bu yüzden bağımlılık yapıyor.Bizim konuşmamız gereken konuları karakterlerin konuşması kile dile gelmesi onu değerli kılıyordu.Evet,belki bu benim fikrim ,itiraz seslerinin yoğun olduğu ya da destek seslerinin fazla olduğu göreceli düşüncelerim.Ama şimdi benim konuşma zamanım.Şimdi dinleyin sonra seslerinizi yükseltirsiniz.

Yazmak zor ,bu zorluğu sesinizi duymamaya çalışarak aşmak istiyorum.Sizde hak verin okuyanlar ya da okuyucularım.Kalem her zaman kısıtlanması kolay olan bir alettir.O yüzden yazmak zor.Ne demiş bu konuda Oğuz Atay “Tutunamayanlar” kitabının 510.sayfasında ''Ne demek yazmak? Yazmak, kendi düşünceleriyle ilgili bir belge ortaya koymak. Ne kadar ürkünç bir iş. Kafamın içinde belirsiz yaratıklar olarak yüzen ve sadece var olmalarıyla yetindiğim cisimciklerin resmini çizmek. Rüyaların resmini çizmek kadar güç.'' O yüzden her düşünce yansıtan cümleler,kelimeler,sözcük dağarcıkları ya da herhangi şeyler basite alınmayacak kadar değerli,anlamlı ve zor.Birden konu değişti değil mi?Anlam bütünlüğü kaybolmaya mı başladı diye düşünmeye mi başladınız? Ya da ne diyor bu manyak diye düşünmeye mi başladınız?O zaman sizlere teşekkür borçluyum .Amacıma ulaştım demekti.İşte bu anlam bütünlüğü yokmuş gibi görünen ama sonuç bölümü aynı yere ulaşan yazım benim kurallarım ile oluşan beni yansıtan ,benim dünyamım parçası olan tanıtım reklamıydı.

 

( Söyleyemediklerimiz ,yazamadıklarımız Ve Oğuz Atay başlıklı yazı gmze tarafından 26.04.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.