Ahmet Ümit kitaplarını oldu olasıya sevmiş ve bütün romanlarını ilgiyle takip etmiş birisi için yeni kitabı “Elveda Güzel Vatanım” da elbetteki daha piyasaya çıktığı gün edinilmesi ve vakit geçirmeksizin okunması gereken bir eserdi. Daha çok yarattığı Başkomiser Nevzat karakterinin maceralarını yayınladığı enfes polisiyelerle bilinen yazarın bu romanında seçtiği konu da çok dikkat çekiciydi. Kitabın çıkacağı hafta yazarla yapılan söyleşilerden ve kitap eklerindeki haberlerden romanın Osmanlı İmparatorluğu'nın son dönemi ile Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarını anlattığını, yazarın bu romanına 4 yıl gibi uzun bir süre emek verdiğini az çok biliyordum. Yakın tarihine meraklı her okuyucu gibi Ahmet Ümit'in son romanının da bu minvalde okurken sayfaların akıp gitmesi, olaylar örgüsünün içinde kendinizi hapsolmuş bulmanız kaçınılmazdı.

*

Şehsuvar Sami'nin İttihat ve Terakki Cemiyetinin kuruluşundan büyük hüsranla nokta koyulduğu ana kadar cemiyette geçirdiği 20 yıl.. Cemiyetin önde gelenleri Talat Paşa, Enver Paşa ve Cemal Paşa arasındaki iktidar, hırs ve güç savaşları.. Türlü çılgınlıklarla iktidar hırsının aynı yolda savaşmış yoldaşları birbirine düşürüşü.. Birinci Dünya Savaşından Kurtuluş Savaşına bir devletin yokoluşu ve yeni bir devletin kuruluşu.. 2. Meşrutiyet, 31 Mart olayı, Bab-ı Ali Baskını, Ermeni tehciri, Sarıkamış felaketi, Çanakkale Savaşı, işgal altındaki İstanbul, Selanik'in kaybedilmesi, Yunanistan ve Bulgaristan gibi devletlerin Osmanlı'ya başkaldırması ve bağımsızlıklarını ilan etmeleri, dirayetsiz ve yeteneksiz politikacılar elinde vatan topraklarının bir bir elden çıkması, cinayet, entrika, pusu, ihanet, aşk, dostluk, sadakat..

*

Elveda Güzel Vatanım'da herşeyden önce Osmanlı İmparatorluğu'nun Selanik'inde, Sultan Abdülhamit'in son demleri ile başlayan ve Mustafa Kemal Paşa'lı genç Cumhuriyet'in İstanbul'unda devam eden, Şehsuvar Sami'nin çalkantılarla dolu aşk ve siyasetin içiçe olduğu hikayesini okuduk.. Genç bir yazar adayı olan, ancak kendi kişisel tarihini Paris'te sevdiği kadın ile yaşayıp kitap yazarak sürdürmek yerine monarşik pardişahlık yönetiminin karşısında halka bağımsızlık ve o güne kadar verilmemiş hakları vaadeden meşrutiyet yanlısı İttihat ve Terakki Cemiyetinin çılgınlıklarına kapılan genç fedai Selanikli Şehsuvar Sami ile edebiyat sevdalısı Ermeni kızı Ester'in tarihe sıkışmış aşk hikayelerini ezberledik.

*

Şehsuvar Sami'nin Selanik'te başlayan, Osmanlı'nın Dersaadet'i Cumhuriyet'in İstanbul'unda devam eden, döneminin bütün çalkantılarını, iniş çıkışlarını, hırslarını, galibiyet ve mağlubiyetlerini kendi haleti ruhiyesinde biriktiren ilginç hikayesini konu alan roman daha ilk sayfalardan itibaren kurgusu ve öyküsüyle okuyucuyu kendisine esir alıyor. Romanın ana hatları itibariyle yakın tarihimizdeki gerçeklerden kurgulanmış olması okunabilirliğini arttırıyor. Şehsuvar Sami'nin kaleminden Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş yıllarını birlikte yaşıyor, İttihat ve Terakki Cemiyetinin Talat Paşa, Enver Paşa, Cemal Paşa, Kara Kemal ve Yakup Cemil gibi önde gelen isimlerini, hükümet kadrolarında yer alan devletin ileri gelenlerinin bir ülkeyi kendi hırsları uğruna sürükledikleri uçurumu ve bu yolda yaptıkları çılgınlıkları ilgiyle okurken o dönemin Selanik'ini, Dersaadet'ini, çöküş ve işgal sürecindeki atmosferi, halkın içinde olduğu buhranların ve günlük yaşayışların yanısıra dönemin kültürel ve sanat hayatını da geniş bir çerçeveden gözlemliyoruz. Yazarın Şehsuvar Sami'ye eski sevgilisi Ester'e hitaben yazdığı mektuplarda gizli bir vakayinüvisçilik yaptırması da romanın ayrı bir güzelliği.

*

Bir dönem romanı olan eserin ana teması kitabın kapağında da okuyacağınız üzere “devletin derinliklerinin, toprağın derinliklerinden daha karanlık” olduğu üzere şekillendirilmiş. Şehsuvar Sami'nin gözünden İttihat ve Terakki Cemiyetinin yola çıkış gayesi ile gelinen son noktada yapılan hatalar usta bir akıcılıkla ve konu dağılmadan yansıtılmış. “Bitaraf olanın bertaraf olacağı” tehlikeli dönemlerde cemiyet içerisinde kendi tarafını, kendi yönünü çizen ve bu uğurda ettiği yemini sonuna kadar tutan Şehsuvar Sami'nin hayalperest bir idealistlikten acı gerçekliğe adım adım ilerleyişi, hayalperestliğinin bir sonucu olarak en az Ester'e olan aşkı kadar tutkulu olduğu cemiyetin hatalarını göremeyişi çok güzel betimlenmiş.

*

Kitapta Şehsuvar Sami'nin üzerine yarım kalmış bir aşk hikayesi elbise olarak biçilmiş. Ermeni güzeli Ester'in kendi istediği olmadı diye, ülkeyi terk edip Paris'e yerleşme fikrini kabul etmediği için kahramanımızdan ayrılması, kahramanımızın ömrü boyunca sevdiği kadına karşı vatanını seçmek suretiyle yaptığı tercihi sorgulaması ve kendi içinde yaşadığı ikilemlerden, biraz da bu tercihi nedeni ile sevgilisinin kendisini terk etmesinin yaşattığı duygusal boşlukla, yaşayamadığı, yarım kalmış bu aşktan dolayı Ester'i gözünde bir nevi ölümsüzleştirmesi. Her ne kadar Şehsuvar Sami'nin sevgilisine yazdığı son mektuptaki “Şimdi farkına varıyorum ki, benim için tek vatan varmış, o da sensin..” cümlesi okuyanın ruhunu bir ok gibi delip geçse de, şahsi fikrim Ester'in böylesine büyük bir aşkı haketmediği yönünde. Zira Şehsuvar Sami'deki sevginin Ester'de de var olduğunu düşündüğümüzde ülkesini ve sevgilisini terk ederek başka bir ülkeye yerleşmesi ve burada kendine yeni bir hayat kurmuş olması değil, ortak bir paydada buluşarak kendi hayallerini gerçekleştirirken sevdiği adama da inandığı değerler uğruna savaşında destek olması, onun yanında durması, hatta hayallerini pekala sevdiği adamla yaşadığı yerde gerçekleştirmesi de mümkündü.

*

Ahmet Ümit'in kitabı o kadar dolu o kadar kapsamlı ki, okudukça o yılları içinizde hissediyor, o dönemin atmosferine giriyor ve kendinizi romanın akışına bırakıyorsunuz. Yazar bu yönden kitap üzerinde çalıştığı 4 yılda belli ki çok araştırma yapmış, romanda vermek istediği havayı okuyucuya aktarabilmek için çok çaba sarfetmiş. Kitabın sonundaki kaynakçaların çokluğu da bunun bir göstergesi. Ayrıca kitabı kurcalayanlar, kitabın sonunda yer alan küçük sözlüğü de farkedecekler. Zira roman içerisinde o döneme ait bir çok ifade ve kelimenin günümüz Türkçedeki karşılığı da bu küçük sözlük içerisinde yer alıyor.

*

Romanın finalini anlatmayacağım, ancak itiraf edeyim ki daha farklı bir final bekliyordum. Zira son bölümlerde gelişen olaylar da bu düşüncelerimi destekler nitelikteydi. Bence Şehsuvar Sami'nin hikayesi ikinci bir kitapla da devam edebilirdi. Hatta Şehsuvar Sami'den devam edilse pekala yeni bir Başkomiser Nevzat karakteri dahi çıkabilirmiş. Eğer yakın tarihimize dair bize dayatılan tarih kitaplarının ötesinde bir merakınız varsa, sadece ismini duyduğumuz, ancak içeriğine pek girilmemiş İttihat ve Terakki gibi konularda bilgi sahibi olmak ve yeni bir şeyler öğrenmek istiyor, bunun yanında Ahmet Ümit'in kendine has polisiye tadını almak ve bir de dokunaklı bir aşk hikayesi okumak istiyorsanız Ahmet Ümit'in son kitabı “Elveda Güzel Vatanım”ı size tavsiye ediyorum.

*

NOT: Aslında yazıya konu kitap çıktığı ay alınmış ve alındığı ay okunup bitmiş, bu yazı da aynı ay içerisinde yazılmış bir yazı olsa da rahmetli babamın hastalığı ve vefatı dolayısıyla yayınlanması sarkmıştır.

( Elveda Güzel Vatanım başlıklı yazı Maikaradeniz tarafından 7.03.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.