Sabaha cennet bahçesinde uyandım. Gözlerimde o engin meleğe bin selam vardı. Nesrin gelmişti. Ben uykudayken beni izlemişti. Kahvaltımı yatağa getirmişti. Öylesine güzeldi ki gece o yanımdaymış gibi uyuyup sabaha uyandığımda onu yanımda görmek. Kahvaltı da her şeyi kendi elleriyle verdi. O kadar ki şımarmamak elde değildi. Alev'in izleri bir bir siliniyordu aşkımızdan. Önümüzdeki en büyük engel Berlin duvarı gibi yıkılmıştı. Annem ile babam düğün için gerekli hazırlıkları yapmıştı. Bir hafta içinde evleniyorduk. Kahvaltı bittiğinde dışarı çıkıp davetiyeleri çıkarttık. Sonrada yarım bıraktığım evlenme teklifini yeniden yapmak için, bu kez farklı bir yere gittik. Boğaz köprüsü manzarası eşliğinde güzel bir evlenme teklifi yaptım. Nesrin duygulanmıştı. Nesrin'' İlkinde de evet demiştim şimdi de evet diyorum. Bin kez sorsan da evet evet evet'' dedi. O an onu tutup etrafımda döndürdüm. Sarhoştuk ikimizde. Aşk işlemişti içimize. Evlenme teklifi faslı bitince yine aynı mekâna gittik. Kız kulesi bizim nazlı kız çocuğumuzdu sanki! Ne zaman farkı bir yere gitsek illa gönlünü almak için yanına uğruyorduk. Bu  kez elimiz boş gitmedik. Mutluluğumuzu bölüştük nazlı kızımızla. Neden ona kızımız diyorduk bilmiyorum. Ama evlere dağılırken dedikodusunu yaptık. ‘’Nesrin inşallah ileride kızımız olursa kız kulesine benzemez bahtı’’ dedim. Nesrin de gülümseyerek’’ O niyeymiş hayatım’’ dedi. Bende’’ Baksana o kadar güzel ki. Ama ne yazık ki evde kalmış’’ dedim. Kahkahalar eşliğinde el ele evlere dağıldık...

 

Eve geldiğimde annem ile babam akşam yemeği için beni bekliyorlardı. O kadar mutluydum ki ikisine de içten sarıldım. Annem mutfakta yemekleri masaya koymaya hazırlanırken bende ona yardım ettim. Sonra bulaşıkları yıkayıp bir güzel çay demledim. Yemek ve çay keyfi faslı bitince odama çekildim. Bugün Allah’a ne kadar şükretsem azdır. Alevden kurtulmuştum. Nesrin’e evlenme teklifi etmiştim. Dahası bir hafta sonrasına evleniyorduk. Bu gece şairliğim üstümdeydi. Dolabımdan çıkardığım not defterine bir şeyler karaladım. Ardından gözlerimi uykuya, şiirlerle dolu not defterimi dolaba bıraktım…


 

Aşk ki ömrüme kuşlar ile bülbüllerden bir düet.

Elini korkak alıştırma sevgilim  dua et.

Hadi gel otur sofraya soğutma bu aşkı.

Yankılansın semada o engin muhabbet.

Hoş geldin ömrüme kadınım.


Sabah huzurlu uyandım. Düğüne bir haftadan az bir süre kalmıştı. Her şey tam da istediğimiz gibi gitsin istiyordum. Eş, dost ve akrabalara haber verdim. Diğer yandan da hastaneden gerekli sonuçları almıştık. Düğün ve nikâh gününe alnımızın akıyla çıkmak istiyordum. Nesrin’i arayıp buluşmak istediğimi söyledim. Nesrin’in sesi tedirgin geliyordu’’ Kaan başım ağrıyor. Başka zaman çıkarız.’’ dedi. Nesrin ilk kez bir buluşma teklifimi ret etti. Makul bir gerekçesi vardı.  Daha fazla üsteleyip düğün öncesi canını sıkmak istemedim. Hafta içinde yoğun bir çalışmanın ardından nihayet hafta sonundaydık. Nesrinle buluşamayacağım için mustarip olsam da, ailemle ne zamandır vakit geçirmiyordum. Bu benim için büyük bir fırsattı. Ailemi pikniğe götürdüm. Bugün hava da hiç olmadığı kadar güzeldi. Voleybol oynayıp, ip atladık. Ailemle uzun zamandır geçirdiğim en güzel gün bugündü.


Eve döndüğümüzde gün batmaya yakındı. Hava sabaha nispetten bulutluydu. Sanki bir şeyler söylemek istiyormuşçasına. Terasa çıkıp bir kahve eşliğinde yarım bıraktığım kitabı okumaya başladım. Öyle ki yağmurun yağmasını romanda okur gibiydim. Sanki kitapta yazılıyordu gerçekte yaşanan. Öylesine içine dalmıştım. Neyse ki annemin gelmesiyle hayata döndüm. Eşyaları da alıp içeri geçtim. Kitap okurken telefonu yanımda taşımadığım için masaya koymuştum. Telefona baktım. Ne bir mesaj ne de bir arama vardı. Ne oluyordu böyle. İçten içe sinir olmuştum. Nesrin hiç böyle yapmazdı. Saat 21:25 geçiyordu. Zilin çalmasıyla birlikte daha ben kapıya gitmeden annem açtı. Kapıdaki Kemal Beydi. Bende kapıya geldim. Kemal Bey’i görünce şaşırdım. Daha da önemlisi onu böyle sinirli bir şekilde görünce  iki kat arttı şaşkınlığım. Biz daha ağzımızı açıp tek kelam etmeden Kemal Bey ’’Kızımın katili sizsiniz. Kızımı siz öldürdünüz’’ dedi. Neye uğradığımızı şaşırdık. En önemlisiyse Alev’in meçhul ölümüydü. Daha geçen konuşmuştuk kendisiyle. Şaşkınlığımız daha üzerimizden geçmeden, polisler de kapıya dayandı. İçlerindeki komiser tanıdıktı. Nesrinle bir olup Alev’in tuzağını bozmak istediğimizde çağırdığımız Komiser Yakup Beydi.


Komiser Yakup Bey: Merhaba Kaan bir cinayet vakası var. karakola kadar gelmen gerekiyor.

Kaan: Tabi komiserim üzerime bir şeyler alıp hemen çıkıyorum.

 

Komiser Yakup Bey beni beklerken, diğer polislerde Kemal Beyi zapt etmeye çalışıyorlardı. Mahalleyi paniğe vermemek için kelepçe takmadılar elime. Nezarethaneye giderken Yakup Bey ‘’ Nesrin’i bugün hiç gördün mü?’’ dedi. Anlaşılan onlara uğrayıp da bana gelmişti. Bende ‘’ Bugün rahatsız olduğundan yaptığım buluşma teklifine hayır dedi’’ dedim. İşler iyice sarpa sarıyordu. Komiser Yakup çok sinsi bir polise benziyordu. Ortada bir cinayet olmasına rağmen gayet soğukkanlıydı. Emniyete vardığımızda nezaret odasına geçtik. Önce çay kahve bir şeyler ikram etti. Gerginlik ve şaşkınlık biraz olsun hafifleyince sorgu başladı.


YAKUP KOMİSER: Kaan ortada bir cinayet var. Ve edindiğimiz bir bilgi, cinayeti işleyen belli olmasa da maktul belli...

Kaan: Neden böyle bir şey oldu anlamıyorum. Zaten bir olay oldu  ilk size geldik. Bunu kim yaptı bilmiyorum. Ama Nesrin olamaz. Nesrin böyle bir şey yapamaz.

YAKUP KOMİSER: Evet bende öyle diyordum. Ama şuan oda şüpheliler arasında.

Kaan: Nasıl yani hem Nesrin var. Hem de başka bir şüpheli var öyle mi? 

YAKUP KOMİSER: Alev hamileydi. Ve bil bakalım kimden. Senden. Ve Nesrin bunu duydu. Sonra Nesrin Alev’i buluşmaya davet etti. Ondan sonrasını kimse bilmiyor.

Kaan: Şuan ne diyeceğimi bilemiyorum. Biz Nesrinle evleniyorduk. Hatta düğün davetiyelerini bastırdık. Şimdi Nesrin yok. Ben buradayım ne oluyor anlamıyorum. Yoksa diğer şüphelide ben miyim?

YAKUP KOMİSER: Öyle olsaydı seni davul zurnayla mı getirirdim.

Kaan: Peki o zaman kim?

YAKUP KOMİSER: İkinci aday da Alev’in babası kemal… Neyse seni bu gece burada tutmalıyım yarın ifadeni verip çıkarsın. Allaha emanet ol.

 

Yakup Komiser nezaretten çıkıp, nöbetçilere benim bir suçlu olmadığımı ve beni nezarette yalnızca bir gece misafir edeceklerini söyledi. Kapı üzerime kapanmıştı. Tam gülmeyi, umut etmeyi öğrenecekken hayat bir kez daha atmıştı o okkalı tokadını. Bu gece uyku haramdı. Sonra ki gecelerde öyle olacaktı. Geceye karışan imdat çığlıklarım beyhudeydi. Ne kadar uzak dursam da beni içine çekiyordu bu bataklık. Gece üzerime kapanıyordu. Sabaha ne çıkar bilinmez...

 

Devam Edecek…

( Aşk Olsun-13 başlıklı yazı Mecaz Adam tarafından 20.01.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.