Sabah kalkar kalkmaz dışarı atıyordum kendimi. Tokat tarihi bir şehirdi.  Tokat'ta tam bir hafta boyunca ''Emniyet Oteli'' pansiyonunda kaldım. Bir haftanın sonunda içerinin doluşuyla dağ evine geçtim.  Bahar her gün bana yiyecekler getiriyordu. Öyle ki ikimizde sarma yemeğini seviyorduk.  Onun kendi eliyle yaptığını duyunca daha bir sevmiştim sarma yemeğini. 


Dağ evi merkezden yarım saatlik uzaklıktaydı. Dağ evine taksiyle gelip gidiyordu bahar. Çünkü sokak köpekleri vardı.  Bense bir başıma kalıyordum. O eve çekip gittiğinde. Bahar benim Tokat'a geleceğim gün mektup yazmaya başlamştı. Ve bittiğinde ben Tokat'a varmıştım. Mektubu ise bir hafta sonra verdi. Öyle merak ediyordum ki içinde neler yazacak diye. Ve zarfı açtığım gibi okumaya başladım.


''Merhaba Kaan,
Ben hep buruk hayaller kurardım. Çünkü istediklerim için bir amacım yoktu. İyi bir üniversite istedim çıktı. İyi bir hayat istedim. Dostlarım bana hep güzel göründü. Ama ne bileyim işte hep bir şeyler eksikti. Bir bardak çayda şeker, simitin yanında peynir, Doğanın eşsiz manzarasında deniz. Sonra seninle tanıştım. Dostlarımın gülen yüzlerinin arkasındaki ihaneti görmemi sağladın. Sonra bana hayal kurarken bile bir amacım olması gerektiğini öğrettin. Seninle sevgili olmak istemiyordum. Çünkü kaybetmek korkusu sarmıştı her yanımı. Gördüğüm her çift ayrılık yaşıyordu. Ya bizde ayrılırsak diye düşünmeden edemedim. Sonra gözlerindeki ışıltıyı gördüm. Ve işte bu benim erkeğim dedim kendi kendime. Okuduğun her şarkıda ben bizi düşündüm. Ama söyleyemedim. Benimde artık mücevherlerden daha kıymetli bir hazinem var. Aşk.Ve sen yanımda olduğun sürece düşmekten korkmuyorum.  Seninle her günüm bir şiir. Seninle her gün farklı farklı kıtalardayız!  Bana yazdığın mektubu boynuma kolye yaptım. Hep benimle olacak. Seninle memleketini keşfe çıkmak bana da keyif verecek. Ama önce sen geldin. Misafirperverlik göstermek gerekiyor. Hoşgeldin kalbimin sahibi. Seni Seviyorum. Ruh Eşim'e...''


Mektubunu okuyunca içim ısınmıştı. Öyle ki dağ evinin soğukluğu bile birden yok olmuştu. Her yanım aşkla dolmuştu. İki iki buçuk hafta sonra okullar açılıyordu. Üç gün sonra İstanbul'a gitmem gerekiyor. Ali ile Kerem gelmişti. Baharın eve döndüğü, benimde tek başıma ne yapacağımı bilmediğim bir zamanda bir telefon geldi. Arayan Bahardı.
-Merhaba Kaan. Bu akşam bize gelmen gerek.
-Nasıl nasıl yani.
-Annem senin burada olduğunu öğrenmiş, babama da söylemiş seni bu akşam bize bekliyorlar.
-Peki, Sen nasıl istersen.


Telefonu kapamamla heyecanlanmam bir oldu. Ne yapacaktım ben şimdi. Ali ile Kerem olsa bana yardımcı olurdu. Aklıma Emniyet Oteli Pansiyonu geldi. Oraya gidip Akif abiyle konuştum. Oda bana bir tatlı ya da çikolata alıp öyle gitmem gerektiğini söyledi. Ve karşı kaldırımda olan İsmail Berber'e yönlendirdi beni. İsmail abiye sakalımı kesmesini ve saçıma fön çekmesini söyledim. İsmail abi bir yandan traş ediyor diğer yandan da sohbet edip tanımaya çalışıyordu.
-Adın ne senin güzel kardeşim.
- Kanan abi seninde İsmail olmalı Akif abiden öğrendim.
-Adım İsmail. Kız işi olduğunu söyledi Akif.
-Doğrudur abi hayırlısı ile bakalım.
-İsmi nedir kayınbabanın belki tanırım.
-İsmi Erdal, Erdal Tunacı
-Erenler Mahallesinde oturansa çocukluk arkadaşım. Selamımı söyle.
-Aleyküm Selam abi. Söylerim. Ta kendisi.


İsmail abinin yanından ayrılıp Akif abinin yanına gittim. Ona görünüp öyle kız evine gitmek istedim. Bahar arayıp nerede olduğumu söyledi. Bende bir taksiye binip evinize doğru geleceğim dedim. Oda hayır deyip ben sana yol tarifi yaparım dedi. Tamamdı. ''Haydı bakalım Navigasyonum''dedim.


Merkezdeyken müzenin önünden geçip Ali Osman Paşa caminin önünden geçtim. Ve Bingöl Market yazan yerin önüne geldim. Baharı bir saniye bekletip buranın ismi tesadüf mü yoksa gerçekten memleketleri olduğu için mi o isim verildi diye sordum. Çünkü bahara göre sadece isim benzerliğiydi. Gidip bizzat sahibine sorunca da ataları Bingöl'den göç etmişti. Onlarla vedalaşıp yola koyuldum. Tam iki dakika sonra evde oldum. Eve vardığım gibi Yatsı Ezanı okudu. Abdest alıp namaza gittik Erdal Amca ile. Namaz bitiminde eve döndüğümüzde sofra kurulmuştu. Ben utandığım için hiç bir şey yiyemedim. Hasibe Teyze çay koydu. Ve yanına Katmer (Gözleme) koydu. Bende ayıp olmasın diye bir parça alıp yedim. Çaya ise hayır diyemiyordum. Sofrayı kaldırdıklarında Erdal  Amca ''Kendini anlat kimsin kimlerdensin''dedi. Bende'' Aslen bingöllüyüz ama göçebe bir hayat sürdük. Babam memur olduğu için. Üç kardeşiz. Ablam evli, abim evli, bende okuyorum.''dedim.
Erdal Amca da kağıt kalem getirdi. ''Adresini, babanın iş yerini yaz. Biz araştırıp size döneriz''dedi. Bahar üç kardeşti. Emine,Bahar ve Hasan.  Hasan İstanbul Ortaköyde Komiserdi. Beni araştırma işi ona kalmıştı. Aile ile vedalaşıp, daha iki gün varken ayrılmama plan değiştirip bu gece ayrılıyordum Tokkat'tan.


Baharı son kez görmek için onların mahallesindeki okulun önünde baharı bekledim. Bahar hazırlanıyordu. Sonra annesi duyup olmaz dedi. Komşulara ayıp olur diye. Ve gelip onu pencereden görmeme izin verdi. Bende tıpkı akvaryumdaki balığı hayran hayran izler gibi Bahar'ı seyre dalmıştım. Ve sonra telefonla arayıp bir şiirle veda ettim. Bu akşamın şiiri Cemal Süreya'nın '' Sana Giden Yollar Kapalı''şiiriydi.


SANA GİDEN YOLLAR KAPALI

Biliyorum sana giden yollar kapalı.
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni.

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi.

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm.
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini...

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım.
Ben artık adam olmam bu derde düşeli.

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya.
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki.

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi.
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği.

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki.

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor.
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini.

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri.

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım.
Bu böyle pek de kolay değil gerçi…

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki.

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki.

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu.
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.

Bu şiiri seçişimin tek bir nedeni vardı. Oda pencereden ona bakıp veda etmekti. Ona giden yollar kapalıydı. Terminale gidip Otobüse bindim. Yolculuk İstanbul'a


İstanbul'a döndükten iki hafta sonra Bahar'ın ailesinden haber vardı. Umduğum gibi gitmemişti. Ailesinin yaptığı araştırmada büyük bir kusur bulunmuştu. Esas oğlan Kürttü bu yüzden ölseler dahi bu iş olmayacakmış. Bahar'ı kaç kez arayıp durumun neden bu hale geldiğini öğrenmeye çalıştım. Hiçbirine cevap vermedi. Belli ki oda ailesi gibi düşünüyordu. Peki o zaman niye bunca ümit...


Okulun açılmasına kadar geçen üç hafta boyunca sürekli Bahar'a ulaşmaya çalıştım. Bir türlü ulaşamıyordum. Hasibe Teyzeyi aradım cevap yok. Emineyi aradım cevap yok. Yapayalnız kalmıştım. Bahar ırkçı bir insan değildi. Ya ailesinin oyununa geldi. Ya da ailesinin baskısı altında olduğu için cevap veremiyor. Ne yapıp edip ondan bir haber almalıyım. Tam bileti alıp tekrardan Tokat'a hareket etmek üzereydim ki bahardan bir haber vardı. Bir mektup yollamıştı. Açıp okumak istedim. Ellerim titredi. Ve sonunda açtım.


''Elveda Kaan!
Sana yazdığım her mektupta merhaba ile başlamak isterdim. Ama veda kapıyı çaldı. Senden ayrılmak zorundayım. Ailem seninle görüşmemi istemiyor. Direndim ama savaşacak kadar gücüm kalmadı. O yüzden yol yakınken gel sende vazgeç bu sevdadan. Bu sevdanın ikimize de hayrı yok. Çok düşündüm sana kaçmayı yapamadım. Bir tarafı yapayım derken diğer tarafı yıkmak istemedim. Gerçi yine yıkılan bir taraf var. Seni seçmemdeki amaç  sen zaten daha ben seni sevmezken de seviyordun beni. Senden vazgeçmekle çok şey kaybetmiş olmazsın. Saçmalıyorum belki de ama inan başka bir şey gelmiyor elimden. Seni gerçekten çok seviyorum. Ama ailem beni bir başkasıyla evlendirmek istiyor. Söz, nişan bir arada oldu. Evlilik tarihi de okulun ilk haftası olacak. Ve ben okulun ilk haftasından sonra evli bir bayan olarak geleceğim okula. Senden ricam artık unut beni. Var git sende yoluna. Bu aşk ikimize de zarar. Ben evleniyorum Kaan. Ne olur bir daha ne ara ne de mektup yolla. Okula da sürekli eşim beni bırakacak. Elveda Kaan. Çok Üzgünüm...''


Mektupta yazılanlar gerçek olamazdı. Çaresizdim. Ali ile Kerem de mektupta yazılanlardan haberdardı. Beni teselli etmeye çalışıyorlardı. Teselli namlu ucunda olan bir adam için o kadar da önemli değildi.  Ve benim tek bir şansım vardı. Baharı kaçırmak. Arkadaşlardan rica ettim bir araba buldular. Yola koyudum. Tokat'a geldiğimde Bahar'a kapıya çıkmasını söyledim. Oda bir müddet beni bekletti. Sonra da polisleri mahalleye giriş yaparken gördüm. Araçtan inip polislerin yanına geldik.
Polis: Şikayetçi misiniz bu adamlardan.
Bahar: Hayır ama bir daha asla gelmesinler.
Polis: Bir daha gelirseniz gözünüzün yaşına bakmam.


Polislerin gelişiyle bizim şehrin dışına çıkmamız bir oldu. Bahar artık beni tamamıyla hayatından çıkarmıştı. Ya ben ben nasıl unutacaktım onu. İstanbul'a geldiğimiz gibi iki gün boyunca odamdan dışarı çıkmadım. psikolojim bozulmuştu. Ali ile Kerem aileme haber vermişti. Ailem haberi alır almaz ilk uçakla soluğu burada almıştı. 


Üniversite bitene denk ailem bir an olsun beni yalnız bırakmamıştı. Üç yıl olmuştu. Bir yandan psikologdan yardım alıyor bir yandan da mezuniyet'e gitmek için hazırlanıyordum. Baharı üniversite bitene kadar hep eşiyle okula geldiğini görmüştüm. O artık evliydi. Buna alışmam gerekiyordu. 


Mezuniyet törenine katıldım. Hiç istemiyordum. Ama ailemin arkadaşlarımın ve tabi psikologumun baskısıyla katıldım. Mezuniyet henüz sürerken ben diplomamı alıp çoktan uzaklaşmıştım okuldan. 


Günler geçtikçe unutmak yerine yokluğuna alışıyordum baharın. Bahar olmadan da nefes alabiliyordum. Yazmak en büyük terapim olmuştu. Belki azaltmıyordu hiçbir şeyi, ama içimde de kalmıyordu. Babamlar memlekette ki evi satmış İstanbulda ev almıştı. Yeni bir düzen yeni bir hayat bizi bekliyordu.

Devam Edecek...



( Aşk Olsun-5 başlıklı yazı Mecaz Adam tarafından 17.01.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.