İçim
zemheri benim
Suçu koşulsuz
sevda
Yarına mutsuzluklar
ısmarlandıkça
Ölmek lazım ara sıra…
İçimdeki
hapishane de
Uyutmalıyım yüreğimi
duygularımı...
Yada kaçıp kurtulmalıyım
hepsinden
Yazsınlar tarihin en kanlı
firarını…
Öyle zamansız bırakma ellerimi diye
Dualar sürürdüm ardına
Hani özlemlerin gitgide çoğaldığında
Hep hüsrana yenilirken bekleyişlerim…
İçimin
yangınlarını tüketme
Tüketme gözlerime düşen
buğuyu
Tüketme dudaklarımın küfürbazlığını
Gözpınarlarımın isyanını
tüketme…
Belki yıldızlar dökülürdü
saçlarına
Körfezin kıyısında,
Harikalar
diyarında
Usulca pençelerini geçirirken zaman
Uzaktan sevmelerime zaten aldırma…
Susunca susuyor kelimelerin
Zaten sussun
kimse bilmesin içinin ağusunu.
Pencerenin kenarında
nefesinin
buğusunu
Güneşsiz
bir geceye sakla…
Bir yemine gizledim geleceğimi
Seni
beni
kaderimi
Gömdüm yüzümü karanlığın
içine
Bekle içine doğacak
güneş
sanma diye…
Özlemin soluksuz sabahında
Yarınsız adadığım
günler
sakladım
Bekleme umutlanmasın suyun
derinliği
Bekleme artık sabahlar yok sevdiğim…
Şimdi uyumalıyım,
Unutmadan;
Yolumu yalnızlığa sürüdüm
Bir
saadet ölçüsüdür yalnızlık
Kimseyi
tahtında istemeyen…
Âdem Efiloğlu