Bir adım ötemde
atamadığım hüzün buharı
Soluk tenimde saklı
rengi
Bir yudum sevdada
boğulduğumdan beri
Bu elem bu cefa
Yürek yanığı deneni gelip
bir de bana sor.
Ne öfke var dilimde ne
de sitem bağrımda
Gündönümüne rast
geldiğimden beri
Görmez oldum gün yüzü;
Sükût sanma ki ikrardan,
Şükür ettiğim kanaatten
Nizamı serkeş kaleler
sanma ki israftan.
Hüznü yarıladı sağanak
Ömrü tamamladı diğer
yandan
Kapıştı şeytan ve
evren.
Öldürüldüm günbegün
Haramdı gıybet ve
nefret yüklü tezahürü beşerin
Gönül düşkündü aşka hem
de ezelden.
Gizemi belki de ayracı
ömrün
Hele ki yitik sevdalar
düş bildiğim
Garip mizacın hem de
nasıl, kabul et gönül
Yüreğin sevmeye olan
özlemi değil mi,
Hele ki girdabı belki
de o yaşanan o bedelli sürgün.
Yetmedi yetemedi hiçbir
katresi
Silmedi de gözümdeki
yaşı
Günlerden bir gün, diye
başladı hikâye:
Gündönümü gönül
seğirtirken acemice:
Gıyabında süzülen üç
beş cümle:
Ha bugün ha yarın,
demek kadar yalın
Süzgün bir ömrün kim
bilir kaçıncı perdesi
Elimde kalem yüreğimde
hüzün
Cebelleştiğim ne varsa
günbegün.
İnancı baki kılan tek
gerçek
Gerisi teferruat inan
ki.
Sırdaş düşler tek
teselli
Kıyısındayım ömrün
belki de çok uzağında,
Külliyen yalan aşk
denilen
Girdabında verilen
hükmün
Alabildiğine sancılı
ölüm:
Yaşarken gömülen
hislerim,
Görmezden gelinen perde
arkası benliğim
Demlenirken usul usul.