Ramazan ayı, kulluk kalitemizi artırma
adına Rabbimizin ikram ettiği eşsiz vesilelerden biridir. İçinde barındırdığı faziletler,
fırsatlar ve imkânlar yönüyle bir maneviyat deryasıdır.
Ramazan ayı, açların ve fakirlerin
halini yakından tattırarak merhamet damarlarımızın açılması ve kalplerimizin
yumuşaması adına ciddi bir fırsat sunmaktadır. Diğer taraftan insana hiçliğini
ve zafiyetini hatırlatarak RABBİMİZİN büyüklüğü karşısında tevazu sahibi olmayı
öğretir.
Ramazan ayı bizlere bütün başarıların
olmazsa olmaz bir şartı olan SABRI da öğretir. Oruç sabırlı olma yolunda
Rabbimizin kullarına ikram ettiği bir programdır. Kötülüklere düşmemek, başa
gelen bela ve musibetler karşısında yıkılmamak ancak sabır nimeti ile
mümkündür.
Ramazan ayı ömre ömür katma fırsatıdır.
İçinde bin aydan daha hayırlı bir gece olan KADİR GECESİ vardır. Böyle bir
bereketi başka hiç bir günde bulmak mümkün değildir.
Nefsin lüzumsuz arzularına gem vurmak,
yemek için yaşamak değil, yaşamak için yemek şuuruna erişmek, cehennem
kapılarını kapatarak cennete özel davetiye almak için kalbimizin kapılarını
olabildiğince açarak RAMAZAN-I ŞERİFE girmek niyetinde olalım.
PEYGAMBER EFENDİMİZ bir hadis-i şeriflerinde " Ramazan orucunu inançla ve karşılığını
Allah’tan bekleyerek oruç tutanın geçmiş günahları affolunur.” buyuruyor.
Bu hadis-i şerif bizlere, Sevgili Paygamberimiz’in, ümmeti olarak
Ramazan’ın sonunda Cennetlik insanlar haline gelmemizi istediğini belirtiyor.
Yine NEBİ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM şöyle buyuruyor: Cennette REYYAN denilen bir kapı vardır, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. Öyleyse oruç, cennete açılan özel bir kapıdır.
Bu gün ilk teravihler kılınacak, ilk sahura kalkılacak... Öyle bir
iklimi yaşayacağız ki Ramazan’la… Ondan yeterince istifade edebilmemiz için
ciğerlerimizi dolu dolu açmalıyız Ramazan iklimini soluklamaya...
Hiç şüphesiz yığınla gündemi var
ülkenin ve dünyanın. Hiçbir insanın kendisini bu yoğun gündemin dışında tutması
mümkün değil. Ama o gündemler içinde savrulunursa, Ramazan’ın gelip geçtiğinin
farkında bile olunmayabilir. Onun için Müslüman’ın Ramazan’ı gündemin başına
alması lazım. Çünkü belki tüm gündem maddelerine kendinden bir şey katacaktır
Ramazan…
Bir arınma ayı Ramazan… Bir süzülme
ayı… İmbikten geçmesi kişiliğin… Tortulardan kurtulma zamanı…
Her oruç “İmsak”la başlar. İmsak,
disiplin demek. “Şeytan zincire vurulur bu ay” diyor Allah Rasûlü sallallahü
aleyhi ve sellem… İmsak, sadece yeme içmeden kesilme değil, insanı kötülüğe
sürükleyen iç yöneliş, Yaratan’ın “İnsanın düşmanı” diye nitelediği Şeytan’ı
zincire vurma iradesi anlamına geliyor. Bu içimizdeki potansiyel vahşetin
zincirlenmesi, disiplin altına alınması demektir. İnsanı gerçek insan kılmak
demektir.
Hadi soralım: “Şeytanlarımızı zincire
vurabiliyor muyuz?” Öfkelerimizi “Ben oruçluyum” diye gemleyebiliyor muyuz?
Ramazan, namazı yeniden ve bir
kere daha idrak ayı… Sahurlarla birlikte seherleri hayata katma ayı… İçimizdeki
namaz bilincini ihya ayı… Rabbimizin Huzuruna taze bir yürekle, yeni ahidlerle
günde beş defa çıkma ayı.
Kur’an’ı idrak ayı Ramazan… Hayat
kitabımızı ayet ayet, hece hece su gibi içip, damarlarımıza, tüm varlık
alanımıza bir hayat iksiri gibi taşıma ayı.
Ramazan insanı ve içinde yaşadığımız
toplumu idrak ayı… Kendimizi “Öteki” ile bütünleştirme ayı. Açların,
yoksulların, kimsesizlerin, yetimlerin, dulların, evsizlerin, borçluların
dünyasına taşınma ayı… Mahrumiyetleri paylaşma ayı.
Ramazan “zekât”la bütünleşen bir ay.
Zekât Arapça “arınma” kökünden gelen bir kelime. Malın arınması… İslâm, malın
ancak içindeki “fakir hakkı” yerine ulaştırıldığı zaman arınabileceğini
bildiriyor. Ramazan’da Müslüman, zekâtını vererek malında, tevbe ırmağında
yıkanarak ve tüm uzuvlarını günah kirine karşı koruyarak nefsinde külli bir
arınma yaşıyor. Bu dinin Kutlu Önderi (s.a.v.), “Komşusu açken kendisi tok
sabahlayan bizden değildir” derken ve komşuluk hukuku, yakından uzağa bir
şehri, bir memleketi, bir coğrafyayı, hatta dünyayı kapsarken biz ne kadar bu
emre uyabiliyoruz.
Günde beş kere evinizin önünden akan
nehirde yıkanıp da arınamamak… Bir ay süreyle oruç disiplinine girip de,
yürekleri yıkayamamak, “Oruç insanı” haline gelememek…
İstenen bu değil. İstenen her namazla
yenilenmek, arınmak, fahşadan, münkerden korunmak, her sahurla, her imsakle,
her iftarla, içimizde Müslümanlık sevincini büyütmek ve onun güzelliği ile
donanma gayretimizi bilemek.
Ramazan’a başlarken, çıkışı düşünmek
bunun için önemli.
Merhemi nereye süreceğimizi bilmek,
sarılması gereken yarayı görmek gibi bir şeydir. Diyelim ki, bu gece sahura
kalkacağız. Sofraları birleştirelim komşularımızla… Artılarımızı, eksilerimizi
yan yana getirelim. Sade su ile oruca niyet edenleri düşünelim...
Yani Ramazan’ı “Yaralarımızı görme ve
sarma” iklimi, ilahi fırsatı olarak gündeme alalım…
Ramazan’ı gün gün, saat saat yaşayalım…
Namaz namaz, oruç oruç, sahur sahur, iftar iftar, sadaka sadaka, zekât zekât,
tebessüm tebessüm, barış barış yaşayalım… İslâm Ramazanı – orucu ile namazı
ile, zekâtı ile, bu demek.
Diyebiliriz ki: Ramazan’ı öyle güzel
yaşalım ki, günleri, ayları, yılları, asırları kuşatsın, İslâm zamanı olsun…
Oruç içimizde büyüsün, namaz yüreklerimizi
sarsın, zekat mallarımızı arındırsın… Cennetlik insanlar olalım, cennetlik
toplumlar olalım inşallah...
RAMAZANIMIZ HAYIRLI VE MÜBAREK OLSUN...
Mustafa KARAAHMETOĞLU
17.06.2015
“Her zaman her koşulda yanımda olan
maddi manevi her türlü desteğini esirgemeyen, onu nitelendirecek kelime
bulamadığım benim için çok şey ifade eden Sevgili SEVDEGÜL’e ne kadar teşekkür
etsem azdır… M.K”