Sıra dışı bir ömrün
Ve tüketilmiş umutların
hezeyanı sürerken,
Tükenirken,
tüketilirken.
Anlamsızlığın kıyısında
boşalttım zihnimi
Ve yüreğimi.
Koydum benliğimi ıssız
bir sandala
Boşluktayım o heyula
boşlukta,
Sağım solum sensizlik
Önüm arkam sessizlik.
Telaffuz edemediğin bin
bir hece
Bir marifetmişçesine
Sığınırken karanlık bir
kalbe
Örselenmek en yakıcı
En acısı yalayıp
yutarken seni
Ahir zaman ve
Bir top gibi
yuvarlanırken gündüz gece.
Oysaki neler saklı o
gönülde.
Yeni yetme bir düşün
son evresi
Son demi ömrün
Son günü belki de
Uyuyup uyanmamak kadar
çetrefilli
Gördüğüm son kâbus
Nasıl da sızlatır gönül
telimi.
Bağrıma bastığım bir
yastık kadar
Fazlasıyla yumuşak,
yürek bildiğim
Boş ve kâfirmiş tüm
düşlediğim
Ne varsa senden yana
Benden kopansa koca bir
kütle
Ölüme çeyrek kala.
Vakıf olmak ne varsa ve
hüzün
Yalarken yüzünü
Kalbin teklerken ve
terlerken avuçların
Ölecekmişçesine
düşerken tepe taklak.
Yordarken hayatı nasıl
da yorgun
Şu sefil benlik,
Başıboş ve dalından
kopuk bir yaprak
Hayat nasıl da durağan,
Dememek adına geçip
gidiyorsun kıyısından
Düşlerin ve aşkın peşi
sıra
Doğarken her gönülde
Açıyorsun solacağını
bile bile
Ve kopuk dalından.
Deli dolu bir çocuk alt
tarafı
Koca bir ömür
müteşekkilmiş
Külden adına umut
dediğin.
Kuşatılmak kadar
korkunç
Varlıksız bedenlerin o
hicap edilesi
Külfeti binerken omzuma
Korunaklı dünyamın
kilitli kapısı
Kırılmış bir kez
İhlal edilesi
günahların
Vebali nasıl da ağır.
Darmadağın o uzantı
değil mi ki
Dünden yarına uzanan,
Kaybolduğum döngü
Miladım, gittiğin gün.