İşte geldim ve
gidiyorum
Susmalıyım, biliyorum
Yine de için için
haykırırken
Biliyorum ki henüz çok
erken.
Oysa daha yeni doğdu
gün
Çok ama çok erken desem
de
Biteviye himayesindeyim
Ne varsa haricimde,
Nazenin bir kelebek
kadar
Naif düşlerim
Parsellenmiş olsa da
zavallı benliğim.
Yıkıntı ertesi ne varsa
elde kalan
Çok görmekse mubah olan
Neylerim bir başıma.
Güdümünde, ininde o
sefil düzeneğin
Bir tutam sevgi de mi
çoktur
Reva gördüğün.
Neye meyledersem edeyim
Kıvrak nice hamlesi zihnimin
Peyder pey yol
vermekteyim
Ne varsa hicap ettiğim.
Fıtratımdaki o
yoksunluk
Ki kerelerce hibeli o
sıradanlığın
Yol yordam bilmez
sıkılganlığı.
Mecburi bir istikamet
oysa
Çökerken o baskın
rehavet.
Issız ruhumun meftun
O tütsülenmiş düşleri
Hanidir engin
hayallerin çaprazında
Ketum bir yadsımazlıkla
Çağırırken adımı.
Rengârenk güllerin
dikeni
Yakarken canımı
nezdinde.
Var oluşun hükümdarlığı
Kadar olağan ve durağan
Belli ki sazın mızrabı
Kadar nüktedan
Kerelerce fısıldarken,
Adam boyu dalgalar
kadar
Nasıl da boğucu ve
çığırtkan.
Edilgen bir mefta adeta
O soğuk musalla taşında
Giderayak son
yolculuğuna
Ötelenmiş bedeni
fazlasıyla soğuk
Ve katı
Gözü pek bir ruhun
Adeta son çırpınışları.
Asil bir buzdağı oysa saklarken
Görünmez kütlesinde
Kırık bir yüreğin
akıttığı
O kanlı gözyaşı.
İçinde saklı bir ömürlük acı
Belli ki geç
kalmışlığın tüm telaşı
Çoktan nihayete vardı
varalı.