Düştüğüm çıkmazları düşündükçe vuslat düşüm anlamsızlaşıyor.
Bir siyah nokta gibi küçülüyor umutlarım. Hayatın kıyısında verdiğim yaşam
mücadelelerini düşünüyorum daha sonra. Herkes mutlu bir pazar sabahında
sevdikleriyleyken, ben yine bir başımayım. Öyle yalnız öyle çaresiz öyle
bedbaht…
Ne varsa sildim geçmişe dair. İzlerini bile yok edercesine
deştim kalbimi. Kendimden bile vazgeçtiğim oldu. Kalbim bir morg kokuşmuş
cesetler yatıyor içinde. Kalbime gömdüğüm cesetlerden en acı verenisin. Bir ölü
nasıl olurda canımı yakabilir. Zaman dursa da hayat geçip gidiyor. Hiçbir zaman
yaşayamayacağım benden aldıklarını biliyorum. Giderken öyle bir boşluk bıraktın
ki yüreğimde gelenlerin varlığından bile haberim yok. Ve gidenlerin bıraktığı
boşluk bile seninkinin üzerine çıkamaz. Ve inan sen bile çıkıp gelsen ansızın. O
dinmek bilmeyen yara, o dipsiz boşluk dolmaz…
En acı intiharım oldun ölüm bile çocuk oyunu gibi geliyor
artık. Ensemde duran ölüm bile çekip gitti. Kovalıyorum onu bir ıssızlık da
tehditler savuruyorum. Azrail’e bile kafa tutuyorum. Bir sende koşulsuzdum. Artık
ölmek isteyişlerimde bile bir menfaat var, seni unutmak ve bir daha hiç
hatırlamamak. Bir ganimettim senin için. Elde etmek için her türlü kirli
oyunları oynadın. Beni bulduğun anda yitirdin. Mevsimlik bir aşkın ömürlük
pişmanlığısın artık. Bizi bitiren sen, seni öldürense ganimet sevdandı…