İzafi bir gölge adına
aşk denen;
Yordanası bir özlem
Meyletmişken yarınlara
Ve gelmeyeceğini bile
bile.
Ne dün ne de yarın
Anın seyri
Yol bulmuş bir kez
Ölmemek adına
Son devinimi yüreğin.
Sığınırken yalnızlığın
Ketum
vurdumduymazlığına
Ha gayret sefil ruhum
Gelmedik henüz sona,
Demek bile bir maharet
iken
Kıskacında savruk
düşlerin
Koyultulmuş belki de
Şu dipsiz kuyu
Hapsolmuşum ezelden
Kefareti henüz
ödenmemiş düşlere.
Ne masumdu vicdanlar
Hatta asla var olmamış
Binlerce yargı
Nöbette iken, ömrün
bitiminde
Ne vakıf ne de muhalif
Karanlık bir
coğrafyanın
Günyüzü görmemiş son
ahalisi:
Ne yenik ne de galip
Arafta kalmış nice
varlık;
Razı iken cehenneme
dahi
Boşlukta süzülen
ruhların
Son valsi.
Çürük dişleri
Döküldü birer birer.
Kırık iskeleti boydan
boya
Saf tutmuş iken
Tam da ortasında yolun.
Saçları döküldü tel tel
Ne kara ne de ak,
Asla var olmamış bir
renk.
Kavuşmak adına Tanrı’ya
Ey, kâfir insan
Düştün mü bir kez
tongaya,
Geç değil mi son
feryadın
Kabul görsen bile
Meleklerin nezdinde.
Sığınağım iken izbeler
Yok olmak
İdi kesilen tek hesap.
Tabiatın tüm defansı
Adeta ahenksiz bir
orkestranın
Bozuk akordundan
piyanonun
Süzülmüş son notası:
Sekizinci ve izafi
Si’den sonra gelen
Sahipsiz ve sığıntı
alabildiğine
Terk edilmiş düşlerin
Elde kalan son imgesi.