Kumru
sessizliğindeyken,
Ya batmıştır o
güneş ya da hiç doğmamıştır.
Yıldız yıldızın
yüzüne bakana kadar herşey,
Gece siyah
hırkasını giyene kadardır gürültüsü insanın.
Hicaz bir makamın
elini tutup,
Kulak pasını iç
sesin silince anlıyorsun çöl gecesine selam durduğunu.
Sevinci; havada
simit kapan martı gibilere kaptırmışsın,
Gönül kapkaça teslim, sabır zorlayana yenik yatıyor
yerde.
Ömür bitiyor !
Bel ağrısı yaşamın
eyvahıyla titrerken dudaklar,
Hafiften bir sitem
rüzgarı yalıyor gözbebeklerini;
Kasırgaya ramak
kala tutuyorsun yularını fırtınanın.
Gece
Kimi yalnız
bırakmış ki; tutuyor seninde elinden.
Öfkeyi !
Yağmurunla
temizleyip ahh çekerek uğurluyorsun sonunda.
Ve
Ufukta telkinlerin
yelkenlisi,
Duru denizde sana
doğru yol almaya başladığında kavuşuyorsun kendine,
Her sebeb başka
bir sebebe niyaz ediyor ve gece yeniden giyiyor hırkasını.
Birden fazlası
gereksizdir artık,
Yetiyorsundur kendine
çektiğin derin nefes huzurun habercisidir çünkü.
Unuttuğun senle
oturunca karşılıklı mehtaba sırt verip,
Tehlikeli sorular
kahkaha sebebin oluyor geçiyor dildeki rüya sancısı.
Karınca sırtındaki
yükle, kuş koltuk altındaki rüzgarla sevişiyor,
Kör kuyuda taşlar
birikiyor sen hala senden olanlarla savaşıyorsun.
Zamanın acımasızlığı
aynaya dikkatli baktığında çarpıyor yüzüne,
Ülserine karbonat
ikram ettiğinde düşüyor perdesi yorgun bedenin.
Bu yüzdendir ki
seviyorum geceyi ve gece kokan sessizliği,
Önce titretiyor sonra
bir güzel silkeliyor barıştıryor seni seninle.
Çok daha çok
seviyorsun.
Ah ah
Nasılda güzelsin
yalnızlık.
Bülent KAYA
09/03/2015/BURSA