Her
yaş ayrı bir penceredir dünyaya
Ölçekli haritalara sığmaz düşler
Sesler
irkilir geceden
Dokuz yerinden yamanır suskunluk
Ve gafletin siyahından arınır yüzler
Yakup’a
düşmandır kuyu
Ki
suyun bitmez sancısıdır çöller
Çile
dergâhında bekler umut bekçileri
Kurur büyücülerin asası
Ve
uzağı yakın eder düşler
Azalır
hiçliğin ömrü
Mağlubiyetin
kokusu siner ruhlara
Gün
biterken çoğalır kelebeklerin ağrısı
İhrama
bürünür aylak gölgeler
Ve
nasır bağlar gerçeğin koyu çağrısı
Zaman
göçebedir
Bebeğin yumulu avucundadır umut
Yokuşlarda yeşerir imlâsız rüyalar
D/
okunulmamış bir rüzgâr yoklar boşlukları
Ve
hıncını topraktan alır yağmurlar
Filizlenir
budanmış düşüncenin dalları
Uzar içe dönük yollar
Tel
örgüler zaptedemez gerçeği
Ve koptuğu yerden uzar dallar
.
.
.
.