Gazeteci olmak Cahit Sıtkı Tarancı imzası taşıyan şiir ‘Horoz Şekeri’ kıvamında olmaktır.
 
"Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!" ne güzeldir hayallerim hiç bitmesin gazetecilik hallerim demek istiyorum.
 
        Umudu sırtına yük yapmasına rağmen bitmeyen bir bekleyiştir gazetecilik. Şimdi arkanıza yaslanın ve kendinize bir fincan kahvelik zaman ayırın.
      
 Yaşı dolmasına rağmen emekliliğini istemeyen usta isimler neden hala 'Gazeteci' olmaya, mesleklerini yaşatmaya devam ediyor? Bu sorunun cevabı, benimde hayalden çıkarıp hedef haline getirdiğim meslek aşkımın perde arkasında saklı.
       
Gazeteci olmak, yağmurlu havada kamerana şemsiye tutmaktır. Gazeteci olmak, sınır ötesi operasyonlarında anne ve babasını kaybeden miniklere bedenini siper etmektir. Hayatından çaldığın dakikaları hakikat uğruna harcamaktır. Bankası yoktur bu mesleğin; biriktirdiğin dakikalar sana yatırım olarak geri dönmez. Bazen ailenden vazgeçersin, bazen şehrinden... Bazen sevdiğinden vazgeçersin, bazen kendinden… Virüs gibidir gazetecilik; başladın mı bir kere bu mesleğe, ucu görünmeyen yolculuğun kaptanı konumuna geçersin. Ve hayatının her anına bulaşır.
         Düne ve bugüne sığmayan Uğur CEBECİ’NİN söylediği gibi; polis muhabiri olursun, katiller, suçlular ve kaçakçılar sevmez seni. İstihbaratta yer alırsın, kravatlı mafya bırakmaz peşini. Savaş muhabirliği yaparsın, aile kavramın yok olur. Gecen gündüzüne yoldaş ararken yelkovan akreple barış masasına dahi oturmaz. Yıllarını bozuk para gibi harcadığını anladığın an, ruhani şerbetin tadına bakmış olursun. Televizyon muhabirliği yaparsın kameranı gören kaçar. Marslı olsan daha az ilgi çekersin! Gazetede yazarsın, köşe yazıların yayın politikasına uymuyor iddiasıyla ertesi gün kariyerinle birlikte kapı önüne konulursun.

        Aşk gerek gazeteci olmak için. Özveri gerek, sabır gerek, tahammül gerek. Şehit haberine çıkarsın, biber gazı iliklerine değin tavaf ederken seni, deklanşöre basmanın çaresini ararsın. Savaş anını canlı aktarırken fiziki kilona artı 10 kilo daha eklersin: Kask, çelik yelek ve bariyerlerin evin kadar sıcak olmasını beklemezsin. Çünkü kalbin insanları haberdar etmek için çarparken, dünyevi olgular da sende artık ütopyalık bir hal alır. Bu kadar sıkıntıyla uğraşırken bir de meslek arkadaşlarının mobingine maruz kalırsın. İşini iyi yaptığını iddia edenler, kendini bu yola baş koymuş insanları ezmeye çalışır. Sonuç hüsran olsa dahi yıkılmak yok. Çünkü gazetecilik aşktır. On yerden kovulursun on birinci yer ararsın. İşyeri sayın elliyi geçse dahi pes etme duygun harekete geçmez. Gazeteci dediğin güçlü doğar, onurlu yaşar ve en önemlisi haysiyetiyle ölür.

         Tek bir kare fotoğraf çekmek uğruna hayatını kaybeden Sabah Gazetesi Foto Muhabiri Erkan KOYUNCU’NUN sıkıştığı demir kapılar senin demirden kalkanın olur. Babanın; ‘Kızım gazeteci olmak böyle bir şey. Bugün kapıda sıkışırsın, bir gün duvardan atlarken hayatın kayar!’ cümlesini yok sayarsın. ‘O demir kapılar kadar demirden yürekler var. Türkiye, masal tadında ölümleri hak etmiyor. Asıl bunu duyurabilmek için gazeteci olmalıyım.’ der ve yoluna devam edersin. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant DİNK’İN öldürülmesi yine telaşlandırır ailenizi. Bu kez de mikrofon annenizdedir. ‘Gel kızım vazgeç, gazeteci olmak çok tehlikeli. Sen öğretmen olmaya bak.’ der. Bu cümle anne olmanın verdiği şefkatle haklı gibi görünse de gazeteci olma ruhunu tatmayan biri için çok klişedir. ‘Hepimiz en nihayetinde öleceğiz. Ama ben yapılanları aktarmadan, söylenmeyenleri söylemeden, yanlışlıkları düzeltmeden önce ölmeyeceğim.’ der ve yola devam edersin yine.

        Bu yazı gibi bir solukta başlar her şey. Gazetecilik tohumu içinizde yeşermeye başladı mı, çınar olmadan size rahat uyku yoktur artık. Ben altıncı sınıfta karar verdim gazeteci olmaya. Ve o kararın gerçekleşmesi için peşinden deli gibi koşuyorum bugün. Çantamdan kameram, fotoğraf makinem, not defterim, tatlı sohbetlerim, laptopum hiç eksik olmasın! Ben ruhumu çağıran ışığa çevirdim rotayı. Emek hırsızlarıyla mücadele için, yapılan yolsuzlukları bu yaşta anladığım için, ülkemi ve insanlarını sevdiğim için, aileme helal para kazanıyorum demek için, depremzedelerle kucaklaşmak, selzedelere kanat germek için, halkımı doğru bilgilendirmek için, Türk insanını çağdaş bir seviyeye getirmek için, Türkiye’yi basın alanında ileriye taşımak için gazeteci olmak istiyorum. Hayalin hedeften ayrıldığı yerdeyim. Gün gelecek sözcüklerim başkalarına ilham verecek. Gün gelecek konuşmalarım kitleleri hareketlendirecek. Mütevazı bir çerçevede, mütevazı bir toplumla, mütevazı bir meslek anlayışıyla yoluma devam ediyorum. Bariyerler geçmek için var biliyorum. Yolun sonunda meşaleyi yakmak varsa bu uğurda çekilen çile bugün doyasıya benliğimi okşasın!

       Kahveniz bitti sanırım. İşte gazeteci olmakta böyle bir şey, haz verir insana ve insanı monotonlaştırmaz. Zaman alır ama duyarsızlaştırmaz. Gazeteciliğim; içilen kahve tadında mükemmel ve her alanda ödül kazandıracak kadar akışkan olsun. ‘Yazıyor, yazıyor’ çığırtkanlığıyla başlayan bir serüveninin elamanı olmam dileğiyle…
 
 
 

( Neden Gazeteci Olmak İstiyorum başlıklı yazı Dessas tarafından 20.12.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.