Bir bayram gününde bayram kutlaması yazmak gerekir diye düşünürüz ama  ben bugün  farklı olarak,

Geride bıraktığım senelerin bizzat  bana verdikleri ile şahit olduğum gözlemlerimi sunmaya çalışacağım:

Bu parayı beğenmeyen bu işi yapmaz:

İstanbul'da kaldığımız beş sene zarfında kirada oturmamak adına bir daire satın almıştık. Eğitimdeki çocukların masrafları yanında hesap edemediğimiz yüksek enflasyon sebebiyle ekonomik yönden sıkıntıya düşünce ek iş yapmaya karar verdik.

Vitrinde görüp beğendiğim bir kaç kolyeyi satın alıp nasıl yapıldıklarını inceledim, bozdum, parçaladım ve Tahtakale'den malzemelerini temin edip imalata başladım, ailemin diğer fertleri de boş zamanlarında yardım ediyorlardı.

Yaptığımız ürünler güzeldi ve  50, 100 bazen 300 adet olarak Tahtakale'de bijuteri toptancılarına satıyorduk. Malzeme fiyatları ve maliyet belli olunca "emek"  fiyatına oluyordu uğraşımız.

Bir kaç ay sonra bizim toptancı rahatsızlığı sebebiyle "bir süreliğine"  kepenk indirmiş. Elimde çok miktardaki ürünü verip yerine malzeme almam lazım, ilk defa değişik bir  bijuteri toptancısına girdim elimdekileri satmak için.

Orta yaşlı, abus suratlı bir patron, baktı baktı beğenisini belli etmedi ve daha düşük bir fiyat verdi, şaşkınlığımı görünce bana:

-"Bu parayı beğenmeyen bu işi yapmaz"  dedi.

Bu söz beynimde çın çın öttü "bu parayı beğenmeyen bu işi yapmaz".

Günümüzde;

Çalışan, aldıkları ücreti ve maaşı beğenmeyen her kesime uyarlanabilir:

"Bu parayı beğenmeyen bu işi yapmaz" gerçeğinden hareketle o parayı beğenmeyenler de o işi yapmaz nasıl ki ben de bu sözü duyunca evin borcu bitinceye kadar o parayı beğendim ama sonrasında  imalatı  bıraktım...

Karşılıklılık ilkesi: 

Toplumda kabul gören ve çok kişi tarafından uygulanan bir gerçek var: "karşılıklılık ilkesi"...

Evimize gelen misafire görgü kaidelerinden olmak üzere iade-i ziyaret yaparız. Çünkü bu beklenilen bir harekettir.

Biraz aykırısını düşünelim: bu ziyaretler tek taraflı oluyor ve hiç karşılık bulmuyorsa o zaman şöyle bir düşünmek lazım, neden, niçin diye...Devamı halinde  umursamazlık ve  duyarsızlık olayları kesin bir sonuca  götürecektir.

Yaşanmış mini bir olay:

Uzak şehirlerde oturan akraba iki aileden bir taraf emekli öbür taraf bay-bayan çalışmaktalar.

Emekli aile karı-koca, çalışmakta olan genç aileye sıklıkla yatılı misafirliğe gelmekteler. Başka akrabaları olmasına rağmen ve ailenin  zaman sıkıntısını göz ardı ederek her nedense hep aynı aile tercih edilmektedir. Belki de evin hanımının emekli olup yakın zamanda aldığı yüklüce  ikramiye cezbediyor olabilirdi.

Ev sahipleri de iyi niyetli, güler yüzlü ve misafir perverdirler yani...

İki ay evvel uğurlanmışlardı. Gelen telefon ile "bu ramazan ayını sizde geçireceğiz" diyorlardı. El insaf!!!

Balkonlarını cam-çerçeve kapatmışlar da, üç aylıklarını bitirmişler de vs...İltifatlar, komplimanlar ardı arkası kesilmiyordu.

Geldiklerini takip eden bir iki gün sonra o zamanlar cep telefonu olmadığı için evin sabit telefonundan bir başka şehirdeki kızını arka arkaya arayıp:

-Burada ablanızın evi yayla gibi, geniş...Çocuklarını ve kocanı al da gel, özlem gideririz.

Sonra diğer şehirdeki öbür kızını arar  ve aynı cümleler ile onu da çağırır misafir kaldığı eve...

Onlar "hayır gelemeyiz" deseler de bu telefonlar  devam eder israrlı bir şekilde.

Ve, bir gün çalan telefondaki bayan sesi:

-Biz geldik, garajdayız, evinizin adresi...

Az sonra:

-Yeni yola çıktık Sekiz saat sonra orada olacağız, evin adresi...

Bir tesadüf eseri olarak, o anda evde bulunmayan  emekli konuklar bu iki telefon konuşmasına da şahit

olmamışlardı.

Evin hanımı ne yapmalıydı? Gelecek konuklar 4 bir yerden, beş diğer taraftan iki de  emekliler etti  11 misafiri ağırlamak, kendileri de var, of!!! yorgunluğu çekilir miydi ya da külfeti...

Üstelik kızlarını çağırırken ev sahibine hiç ama hiç sormamışlardı "gelsinler mi" diye...

Kullanıldığını veya keriz yerine konulduğunu hissedince ev sahibi bayan, aldı iki çocuğunu, eşine bir pusula bırakarak geçti direksiyona ve o öfkeyle doğruca ilçedeki annesinin yanına gazladı arabayı.

Sonrası bir karmaşa yaşanmış ve iki aile arasındaki ipler bir daha bağlanmamak üzere kopmuştu.

Gönüller arzu etmezdi ama,

Böyle mi olmalıydı?

Misafirliklerde de dengeyi korumalı ve ev sahiplerini bıktırmamalıydı...

Devam edecek...

Önemli not: edebiyatevi.com camiasının kurban bayramını kutlar, sağlık ve huzurlu günler dilerim.

Menekşeler bayram sebebiyle  :-))

 

 

Yurdagül Alkan.

 

 

 

 

( Hayatın Verdiği Değerli Öğretiler başlıklı yazı Gülalkan tarafından 4.10.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.