Yanık sesli Eylül’ün saçlarına asardık masalları
Ellerimizde bir tutam yalnızlık olurdu an
İç sesimizin şarkıları çalardı eskimiş radyolarda
Adımızı savurur iken uzaklara hazan
Umarsız bir çocuktu oysa seninle yalnızlığım
Zeytin bakışlarınla boyardım bütün kâinatı
Korkumun sürek avı olurdu yüreğimdeki isyan


O yitmiş kalabalığın içinde düşe yatar sarhoştuk
İçimizde kırılmış sesimizin yüzölçümünü beslerdik
Ani ölümler nazlı bir değişimin kırık iç sesiydi
Kendi yazıtlarımızın kütüphanelerinde üşürdük
Gerçeği tanımayan düşler tarlasıydı rotamız
Kuytu koylarda kendi çığlığımı sınardım bazen
Dönüşü olmayan sesimin yankısını getirirdi kuşlar


Sendin oysa içimdeki o devasa derinlik
İpi kopmuş bir uçurtmanın peşinden koşardık
Her sözüm gönlünün sofasında çiçekler açtırırdı
Yoklukla çoğaltır varlığınla yüceltirdin şu ruhumu
Küflü bir çıngı olur öksüz ormanları öperdik
Hüzünler sarardık dalgalar yüzümüzü okşarken
Umudun retinasından aşka bakan göz gibiydik


Mavi gelgitlere soyunurdu yokluğunda denizler
Suskun dönence vaktiydi ardımdaki eskimiş çağ
Niteliksiz ölümler mezarlığına menekşe ekerdik
Dünlerin hazin kayıtlarını unutturur iken insanlar
Özleme üşürdük bazen birbirimizin koynunda
Dağ ölüme direnir yalanlar utanırdı ahirimizden
Biz ayrık otlarının içinde açan güller gibiydik


Selahattin YETGİN

( Gelgitlere Soyunurdu Yokluğunda Denizler başlıklı yazı S. Yetgin tarafından 28.09.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.