İçi doldurulamamış cümleler biriktirmiştim sana
Bir sel beni senden alıp çok uzaklara götürdü
Eskimiş notalı şarkılar düğümlendi boğazıma
Söz cümleden ayrıldı, şarkı telden döküldü
Öksüz bir yalnızlık çizgisi oluştu avuçlarımda
Annem nicedir masal söylemiyor kulağıma
Yağmur yağıyor, sele dönüşür birazdan
Duymuyorum artık aşkın isyankâr sesini
Kendi yatağımda tutsağım asi geçmişime
Kaybolmuş ölüler sarı sularımda yüzer
Kırık bir sözüm günlerdir sana, gücenmişim
İsli bir kandil ellerimde, yolumu yitirmişim
Sormuyorsun yar sesimin titrek öyküsünü
Sarmıyorsun ah ıslak ve öksüz kanatlarımı
Senli nidaların iç geçirten yalnızlığındayım
Bu gamsızlığın deminde, öldürüyor beni aşk!
Senli düşlerimi anlatacaktım omzunda
Soylu sevişmelerimiz olacaktı, uluorta
Hesapsız ayrılığa kızardık, aşk yolunda
Senden başka kimse olmadı düşümde
Kırmızı bir ateş artığı olurdu yaşamak
Ne çok sevdiğimdin sen, hep benimdin
Yoksul anlamları barındırmazdı sözlükler
Heybetli bir dağ gibiydin gönül şehrimde
Ağındaki balıktım kimi, sızlardın içimde
Hiçbir söz anlam karmaşası yaşamazdı
Hançerdin kimi, deşilirdi göğsüm alevinle
Bana yazdığın her şiir aşktı, ödülüm olurdu an
Ömrün bittiği yerdi yokluğun, susardı zaman
Dökülürdü sıvalarım, özlem kazanıydı hazan
Uzak yolculukların cennetineydi hep rotam
Terk edilmiş yürekler olurdu kimi musallam
Senli incinmişliklerin derin yarasıydı kanayan
Gücenmiş bir yağmur tanesiydim ben er teninde
Ecel olurdu vakit, susuz balık gibiydim ellerinde
Asi zaman hıçkırığıydı aşk, gelmezdin şehrime
Eylül yaprakları gibi sokulurdum ah derinliğime
Saçlarımdaki mağrur kırıktın, üşürdüm gidişinle
Ah yar, sensiz kuşlar bile öksüz şimdi buralarda
Çıplağım bir kentin orta yerinde, tenim yangında
Soyundum vefasızlığını, biraz gam, kederim isyana
Seni düşünür ürkerim, dokunsalar ansızın ruhuma
Hiçbir aşk dolduramadı gidişini, şifa olmadı yasıma
Giydiremediler ihanet urbasını, kanadım yokluğunda
Pranganla yaşıyorum, esirinim yürek sonsuzluğunda
Selahattin Yetgin