Kocam gece dirseğiyle dürterek uyandırdı beni. Gözlerimi açtığımda ellerimin havada olduğunu farkettim. Parmaklarımla hece sayıyor ve bir şeyler mırıldanıyormuşum! Hafif tripli bir sesle 'git başka yerde yat istersen!' dedi.Düşündüm, adam haklı.. O ki, kaliteli yaşam uzmanlığına yakayı kaptırdı kaptıralı uykusuna çok dikkat eder oldu! Yakında kaliteli yaşamda  uykunun önemi diye yeni bir makalesine daha kavuşursunuz. Adamcağız benden çekip çekip makalelere döküyor derdini. Her neyse. Kalktım, salona geçtim. Afedersiniz eşek gibi yorgunum ama uykum kaçtı.Bir paniğe kapılmayayım mı? Acaba ben şiir müptelası mı oldum diye aldı beni bir düşünce...

Geçmişi düşündüm, hayatımda yakayı kaptırdığım iki etkinlik daha olmuştu. Biri Öğretmen lisesine başladığım ilk yıl bir grup arkadaşımın ısrarı üzerine ilk öğrenci evi deneyimim sırasında uzun süre direndiğim ama sonunda uyum sağlamak zorunda kaldığım bir durumdu. Oyun kağıdı mı kumar kağıdı mı ne deniyordu onlara. Onbeş yaşıma kadar elime almamış olduğum gibi nasıl oynandığına da hiç şahit olmamıştım. Kendi aile çevremde öyle bir kültür yoktu  çünkü. İki üç haftada hepsini sıraya dizecek kadar usta bir kumarbaz olmuştum! Vallahi...Öğle arası eve yemek yemeğe geldiğimizde bile iki kişi makarna patatesle meşgulse diğerleri oyun başında..Ta ki ilk kötü notumu alasıya kadar devam etti, etmeme şansım yoktu zaten.

O yıla kadar şimdiki gibi bol keseden dağıtılmayan takdirnameler alırdım ve kürsüye çağrılıp taltif edilirdim. Lakin bu kez ders çalışmaya hiç ama hiç zamanımız olmadığı için! matematiğim karneme dört gelmişti ve ben büyük bir çıkmazdaydım. Allah razı olsun bir öğretmenim beni kenara çekip 'ne oluyor Bulem?' diye sordu. Ben de bir bir öttüm tabi. Aslında biraz arkadaşlarımı ispiyonlamak gibi oldu ama gerçeği söylemek zorundaydım. Çünkü beni o evde kalmaya servisle uzun ve masraflı yolculuklar yapmamam, daha iyi ders çalışabilmem için yine öğretmenlerim yönlendirmişti. Tabii evin iç halini bilmeyerek! Mahçup oldular, 'derhal çık, eskisi gibi devam et' dediler. Demelerine gerek yoktu, ben kararımı çoktan vermiştim.  Bir de yemin ettim ki o gün bu gündür bir daha elime kağıtları almadım ve hiç bir şekilde oynamadım...Çok şükür!

İkinci bağımlılığımı hafif atlattım: Oğluşlarım küçükken atari oyunları vardı, benim kuşağımdakiler hatırlarlar. Tedris diye bir oyun.. Allah'ım ne kadar hoşuma giderdi bilseniz. Hatta zaman zaman çocuklarıma bakmak için yatılı olarak yanımızda kalmaya gelen rahmetli annemi de  yetmişine doğru sardırmıştık tedris oynamaya! Bir kaç yıl geceleri çocukları ve kocamı uyuttuktan sonra kendime tedris kıyağı çektiğim çok uzun gecelerim olmuştur. Allah'tan biraz tasavvufa merak sarıp, ömrü iyi değerlendirmekle ilgili sohbetlerden etkilenip bu kez yemin etmeden kalbim soğudu! Şimdi ara sıra cepten sudoku çözmeyi seviyorum ama oyun niyetiyle değil. Zihni melekelerim, düşünce hızım körelmesin diye. Zaten son zamanlarda beynimde şiir kurgulamaktan başka şeyler düşünemez hale gelmişim!

Evet gelmişim: Dün sabah evden ofisime geçerken bir ekmek alayım dedim fırından. Aklımda yeni şiirimin eskizleri biçimleniyor yürürken. Evde kızım kucağımda laptopu görüp her defasında 'anne yine şiir mi?' diye sorup, ben de en kestirme cevapla'evet şiir' yada sadece 'şiir' demeye alıştığımı daha doğrusu şartlandığımı yeni fark ettim. Satıştaki delikanlı 'abla kaç ekmek, bir mi?' diye sordu. Ben gayrı ihtiyari bir yerine şiir demişim! Ve ne dediğimi de delikanlının beni evvelden tanıdığına isnaden 'abla herhalde bugün dalgınsın!' demesiyle fark ettim. Tabii iş bu kadarla kalmadı. Ofisime genç bir bayan arkadaşım geldi. Öğle olmuştu, çayın yanında kahvaltılık bir şeyler yiyelim dedik. Dolaptan peynir de çıkar diyeceğime şiirde çıkar demişim! Misafirim şaşkın ve tebessümlü bir ifadeyle 'ablası sen yazdığın şiirleri dolapta mı saklıyorsun?' diye sorunca ben yine ne dediğimi fark ettim. Kafa işte! dedim, yaşlanıyorum galiba... Üçüncü gafımdan sonra sizlerden ve bilhassa değerli editörlerimizden imdat istemeye karar verdim: Yine öğle sonu bu kez yanında küçük çocuğu olan bir danışanım gelmişti. Ofisimde yardımcı elemanım yok.
Çocuğun afedersiniz tuvaleti gelmiş. 'Bulem teyze tuvalete girebilir miyim?' diye sordu. Gir diyeceğim yerde ne dediğimi artık tahmin edebilir siniz! ŞİİR!

Bu yaştan sonra müptelalıklarla baş etme gücü bulabilir miyim bilmiyorum! Gerçi insanlara böyle konularda ahkam kesiyoruz ama iş başa gelince pek kolay atlatılamıyor! Üstelik şiirlerim üst üste yıldız almaya devam ettikçe, sanki bütün gök taşları (yani yıldızlar) başıma yağsın istercesine her gün bir tane hatta kontenjana uygun günde iki tane şiir yazma çabasına girişiyorum ki...Harbiden zihnim yoruluyor! Gezdiğim yürüdüğüm yerde neye baksam tema görüyorum. Yollarda oturup dizeleri not alasım geliyor! Biliyorsunuz bir çok şairde olduğu gibi bende de aklıma gelen dizeyi o anda not almazsam küsüp bir daha geri gelmemesi gibi durumlar çok oluyor!...

Şimdi siz değerli site sakinlerinden ricam..Nasıl söylesem bilmiyorum ama acıyın bana! Sonum iyiye doğru gitmiyor.. Her şiirime yıldız vermeyin, altına da çok övgülü yorumlar yazmayın. Ve dahi Yörük beyi(m) bile benim artık şair olduğuma hükmedip, 'bana da şiir yazmayı öğretsene' demesin mi!.. Aman Allah'ım bir kadının kocasına bir şeyi öğretmek zorunda kalması kadar zor bir durum daha olabilir mi?...Laf aramızda hem niye öğreteyim??? Beni geçer sonra!!!...  

Gönül dolusu sevgilerimle... Sürç-ü lisan ettiysem affola. Şiir kalın, şiir geceler olsun!

Bulem hatun,15/11/2013, Antalya





 
( İmdat Şiir Müptelası Oldum başlıklı yazı Bulem hatun tarafından 15.11.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.