Osmanlı padişahlarından biri, zamanının ileri gelen alimlerini toplamış ve onlara:

"Dünyanın sonunun gelip gelmediğini nasıl anlarız?" diye sormuş. Herkes bir şeyler söylemiş. Ama padişah bir türlü tatmin olmamış. Sonunda ak sakallı yaşlı bir alim şu cevabı vermiş:

_ "Devletlüm, halkın ağzında 'Neme lazım' sözü dolaşmaya başlayınca, bilin ki, dünyanın sonu yaklaşmıştır. Bu cevap  padişahın hoşuna gitmiştir.

Bugün insanlar arasında buna benzer sözleri, konuşmaları sıklıkla görüyoruz ne yazık ki. Hepimiz, birbirimizi suçlarız. Birbirimizin kusurlarını bulmaya çalışırız.  "Kusursuz dost arayan, dostsuz kalır" diye ne güzel söylemiş Mevlana Hazretleri. Menfaata dayalı dostluklar belli bir yere kadardır. Ama karşılıksız dostluklar samimiyet ve kardeşlik demektir. Sevgi demektir. İnsanlar genelde AY'a benzerler. Bir tarafı aydınlık,  bir tarafı karanlık. Ne hikmetse karanlık tarafımızı değil de hep aydınlık tarafımızı gösteririz. Kedinin ayna karşısında kendini aslan görmesi gibi bir şey. Demek ki, yalnız kaldığımızda bazen gerçeklerle yüzleşebiliyoruz. Üç-beş günlük dünya için birbirimizin kalbini  kırabiliyoruz  rahatlıkla. Nasıl olsa sorumluluk bende değil, yanıyorsa o yanar, bana ne? Diye dostlarımızı hiçe sayıyoruz değil mi? Keşke düşünüp anlayabilseler. 

Tanımadan, konuşmadan, konu hakkında fikir sahibi olmadan kişi/kurumları top atışına tutuyoruz. Ön yargılarla yaklaşıyoruz. Meslektaşım Bayram Bey'in dediği gibi siz hiç 'Müdür  Kebabı' yediniz mi? Gerçi ben tavsiye etmem. Çünkü bu kebabın malzemesi; dedikodu, kin, nefret,yalakalık,koltuk davası,gıybet,vs. var.

Son günlerde YGS'deki  başarısızlık ile ilgili ciddi tartışmalar oldu. Başarısızlığın nedenlerini toplum olarak sahiplemek istemiyoruz. Bu başarısızlık sadece bir kurumundur deyip işin içinden kendimizi çıkarıyoruz. Ardından  kişi/kurumlara  yönelik olumsuz  haberlerle  karşı  karşıya  kalıyoruz. 'Biz' düşüncesi yerine 'Ben' düşüncesi  hakim kılınmaya çalışıldı. Mesleki itibar kavramı zedelenmeye çalışıldı. Halbu ki eğitim, toplumsal bir süreçtir. Herkesi kapsar.

Peki burada suç kimin?

Peygamberimiz:"İçinizden her kim kötü bir şey görürse, onu eliyle gidersin, buna gücü yetmezse diliyle önlesin, buna da gücü yetmezse kalbiyle ondan nefret etsin ki, bu îmanın en zayıf noktasıdır "  diyor.
Yine Frank Crane: "Sorumluluk insanların en fazla korktukları şeylerden birisidir, ama bizi hem erkek ve hem de kadın olarak en fazla geliştiren de odur" Ayrıca

"Herkes kendi kapısının önünü temizlerse, her yer tertemiz olur" sözlerinden  hareketle herkes kendi sorumluluğunu bilincinde olmalıdır.

 Bediüzzaman nemelazımcılığı şu  şekilde ifade etmektedir: "Şunu artık kavramalıyız ki, sessizlik sorumsuzluğu, sorumsuzluk duyarsızlığı, duyarsızlık nemelâzımcılığı, nemelâzımcılık cahilliği, cahillik ise zulüm ve baskıyı dâvet eder...

"Bir millet, cehaletle hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti (hamiyet sahiplerini) dahi müstebit eder" diyor ve uyarıyor...

O halde; Mutlu birey,mutlu toplum ve mutlu gelecek için inancımıza göre neme lazım değil, bize lazım demeliyiz.   
( Neme Lazımcılık başlıklı yazı Rafi Batın tarafından 8/2/2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu