İKİ DAMLA YAŞ
Ne istersin bilmem ki?
Yediğin ardında, yemediğin göremedim
gitti nerene?
Her bir şey sana hizmetkâr,
En büyük payı alan sen,
Memnuniyetin neye?
Olmazsın hâlen minnetkâr.
Çık yarın ucuna, atla
Uçurumdan, bakmadan ardına.
Bulursun belki, mutluluğu orada
Düşerken cehennemin kucağına.
Takmışsın başına tülbent,
On rekat günde yat kalk,
İftariyelik ile sadakası cabası.
Sahi, nereye gider bu kadar hasenat
ile hayır?
Olmaz mı vicdanın kapısında şefaat?
Olmayana ne yapsın Yaratan?
Almamışsa ana karnında hamiyyet.
Çek sen de aslına çek!
Yâd edesim geldi şimdi ceddimi;
‘Yedisinde ne ise yetmişinde de o
mendebur’
Açtırdın bayram gelmeden ağzımı
Nasıl kapanır? Var sen düşün ardını.
Ne yaparsan yap
Değil hocaları,
İstersen tut kendine peygamberi
rehber,
Yoksa insaftan nasibin
Eyvah ki eyvah!
Sükunetten bi haber.
Yine aldım belâ başıma,
Yazık ki bana,
Fazlasına çöreklendim hem de
haddimden fazla,
Toplamışım ne kadar rahmet varsa,
Henüz babamın sulbünde.
Yeniden kurulur mizan,
Yığılır yoksunlar merhametten yana
Dizilirler bir bir kapıma.
Ne diyeyim?
Mevlâ’m doyursun her bir kulunu,
Açlıktan
düşen bahtıma.
Bilesin istedim, gelmeden evvel,
Yok ise yüreğinde vefa
Doymazsın, uğraşma boşuna.
İyisi mi yorma şu garibi de
Bul kendine dem yüklü bir bulut,
İşte budur ancak, senin derdine
çare.
Boş, nafile kâinat, kağıttan bir
gemi yahut
Uçan kuş bile olamadı olmayan,
İki damla yaş gözünde.
Kemal ALKAN