DİLİN, İNSANLARDA OLDUĞU GİBİ, EGOSU YOKTUR

  

Kelime; insan dimağında bir kültür, bir coğrafya, bir inanç iklimi, bir yaşam bütünlüğü; bir tarih vb. dünya çağrıştırır; tasavvurlar geniş, tasvirler sınırsızdır, söze dökülmese de tümü, zihinde öyle bir algı genişliği yaratır ki, sanırsınız bitmeyen bir evren içindesiniz. Yeter ki yediğiniz ekmek gibi, su gibi gerekli olduğuna kanaat edin, yeter ki yemeğe başlarkenki gibi Rabbin adıyla başlayın, yeter ki ön yargılardan uzak durun.

 

Dil; her toplumda farklılıklar arz eder, çünkü her toplumun kendine özgü düşünüş ve duyuş dünyası, alışkanlıkları, yaşayış farklılıkları vardır. Dil, canlı bir varlıktır, insan gibi, bitkiler ve diğer canlılar gibi; doğar büyür, ölür; incinir, küser, unutturur kendini;

 

Dil, sürekli iletişim halinde bir varlıktır, iradeleri bazen alt üst eder, ama ilişkide olduğu, iletişim kurduğu komşularından ödünç sesler alır, onları söze dönüştürür, kendi coğrafyası ile yoğurur, şekil verir ve kendi malı yapar; buna insanlar beyhude direnir;

 

Dilin insanlarda olduğu gibi egosu yoktur, komplekse girmez; matematiktir çünkü dil, alır; matematiksel işlemlerden geçirir ve kendine uydurur. Direnenlere aldırmaz, sabırlıdır, yeter ki kendisini sevenlerin olduğunu görsün, işleyenlere inansın; ihtiyaç duyulduğunu görsün.

 

Dil, ölür; ölü doğar; yapay olur… espareanto gibi, Latince gibi, keltce gibi ve daha onarca belki yüzlerce ölen dil gibi…

 

Dil zamanda en sağlam ve süratli yol alan varlıktır aynı zamanda, köklerini unutmayan, aslına sadık kalan, fakat değişimi en gerekli anlarda yaşayan, değişen, ilerleyen, büyüyen bir yapıya sahiptir… Binlerce yıl evvelki kalıntılarını incelerseniz hangi dile ait olduğunu anlarısınız çünkü dil ölmeyen izlerini bırakır gelişirken, değişirken… Böyle olmasaydı, Sümer tabletleri de dâhil birçok binlerce yıllık belgeleri birileri okur ve kendi dillerine mal eder, dillerini o tarihe dayandırırlardı…

 

Dillerin, anlam genişliği kelime hazinesinin çokluğu ile tarif edildiği olur; kimine göre de kelime sayısı değil, mevcut kelimelerle anlatılabilen duygu, yaşantı vb. dünyanın çokluğu; çeşitliliği, çağrışım gücü; kolay kullanılışı; tasarrufu gibi…

 

Ve dili kullanan insanların, toplulukların pratikliği, çene yapısı, çene estetiği dilin zenginliği, şiirselliği, kolay kullanılışı bakımından ele alınması gereken bir başka etkendir.

 

Kimsenin dilini aşağılama, birbiriyle kıyaslamalara, bu iyi, şu kötü deme lüksümüz yok; ancak, ileri oluşu, kullanılış pratikliği ve çokluğunu konuşabiliriz. İlkel kalmış diller, kaba biçimiyle yaşayan ham diller vardır elbet; yüzyıllar isteyen bir gelişim süreci lazım ki diller gelişsin, incelsin, estetik bir görünüm ve kullanıma kavuşsun.

 

A benim ahtı yârim, gönlümün tahtı yârim

Yüzünde göz izi var, sana kim baktı yârim

…..

Sevgiliye sevgi, sadakat, özlem var; inançlar var, sevgiliyle iç içe geçmişlik var, yüzdeki göz izini dahi görüyor âşık; alınız bu iki mısra’ı bir roman, bir uzun öykü yazınız; içinde sevgi, sadakat, özlem, bekleyiş… olsun.

 

Ya da;

 

Kâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi

Kâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni

 

Buyurun, bir başka anlatım; bir bitmeyen, sonsuz inanç iklimini seriyor gözlerimizin önüne, zihnimize eşsiz tasavvurlar getiriyor; bir kültür, bir yaşayış dünyası çağrıştırıyor…

 

Mekanik değil, naylon değil, takur-tukur, bir takım ilkel eklerle eğilip bükülerek bir yere gidilemez, dil bunu benimsemez, okurken geçici bir hevesle yenilikmiş gibi gelse de böyle estetikten yoksun anlatımlar unutulur gider, kalıcı olamaz; entelektüel züppelik / aydınların bilinç sapması ile çok denemeler, magazinsel çabalar o yüzden tutunamaz, hafızalarda yer edemez…

 

Son olarak bu irdelememi bir düşüncemi tekrar ederek bitirmek isterim;

Bir dilin zenginliği kelime hazinesiyle ölçülebileceği gibi, ifade edişteki kolaylık, kullanılabilirlik ve anlam genişliği ile de ölçülebilir.

 

 

 

(05.10.2011 / Elazığ)

Güneri Yıldız

( Dilin İnsanlarda Olduğu Gibi Egosu Yoktur başlıklı yazı GüneriYILDIZ tarafından 4/12/2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.