Laf ebeliği yapmadan
hemen konuya gireyim. Malum “Balyoz
Davası”nda çeşitli cezalara çarptırılan sanıkların davaları Yargıtay ve sonrasındaki
hukuk sürecinde, kesinleşecek mi, yoksa
beratları ile mi sonuçlanacak bunları hep birlikte göreceğiz.
Mahkemenin gerekçeli kararından bir bölüm:
“… Teslim edilen
yazılı belgeler ile asıllarının Genel Kurmay Başkanlığı tarafından askeri
birimlerde asılları bulunduğu belirtilen taranmış belgelerin dijitaller
içerisinde yer alması, delilerin doğruluğu konusunda sanıkların aksi yöndeki
savunmalarını bertaraf ederek, mahkemede tam bir kanaat oluşmuştur.” Denilmekte.
11 ve 17 Nolu CD’ler sahtemi, gerçek mi?
Davaya teşkil eden CD’lerin
2003 yılında mı yoksa 2007 yılında mı hazırlandı soruları sanık ve mahkeme
heyetini karşı karşıya getirmekte. Amerika Adli Bilişim uzmanlığı yaptığı
teknik incelemede CD’lerin sahte olduğuna dair bulguların net bir dille ortaya
koyuyor ve sahtecilik yapıldığı belirtiliyor.
Yine Yıldız Teknik
Üniversitesi’nin İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine sunulan raporunda: “11’inci ve 17’nci CD’lerin 2003 yılında
hazırlanmış olamayacağı yine söz konusu raporda, 80 adet dosyanın CD’lerin
hazırlanma tarihinden sonraki yıllarda kullanıma sunulan programlarla
hazırlandığı veya CD’lerin hazırlandığı tarihlerde bulunmayan olanakları
içerdiği belirtilmiştir.
Genel Kurmay Başkanlığı ne
diyor?
Şimdi, mahkemenin CD delillerinin doğruluğu ve askeri
birimlerde asıllarının bulunduğu yönünde tam bir kanaat oluşturulan mahkemenin
gerekçeli kararından sonra Genel Kurmay Başkanlığı davanın tüm delillerinin
asıllarının Genel Kurmay Başkanlığı’nca mahkemeye gönderildiği yönündeki
basında çıkan iddialar asılsızdır. Davanın soruşturma aşamasında İstanbul
Cumhuriyet Savcılığı’nın talebi üzerine Genel Kurmay Başkanlığı’nın 22 Şubat
2010 tarihli yazısı ile 1 nci Ordu Komutanlığı’na yapılan Plan Semineri’nin “Balyoz
Güvenlik Harekât Planı” adlı bölümünün veya ekinin mevcut olmadığı, ayrıca “Draj
ve “Suga” isimli eylem planlarının ise bulunmadığı bildirilmiştir.
Cuma
Hutbesi’nde okunan hutbenin sonunda Allah’ın bir öğüdü cemaate her zaman okunur:
“
Şüphesiz ki, Allah adaleti, iyilik
yapmayı ve akrabaya yardım etmeyi emreder, hayâsızlığı fenalığı ve azgınlığı da
yasak eder. O size düşünüp tutasınız diye öğüt veriyor…”
Yani
Allah “Adalet” in önemini vurguluyor…
İnsanlara, yönetenlere, adaletin başında karar veren birimlere “Adaletli” olun
diyor…
Mahkeme
3 kişiye 20, 78 kişiye 18, 214 kişiye ise 16’şar yıl hapis verdi.
Top şimdi Yargıtay’da…
Gerek siyasilerin,
gerekse basının değişik açılardan baktığı bu davaya Yargıtay’ın üzerinde nasıl
bir baskı oluşacağı tartışıldığı bir ortamda; Genel Kurmay’ın ‘delillerin aslı bizde yoktur’
açıklamasından sonra Yargıtay’ın vereceği karar doğrusu merak konusu olacak…
Yargıtay davayı ya
mahkemeye geri yollayacak, ya da onadığında davanın Anayasa Mahkemesi’ne
geleceğini Anayasa Mahkemesi Başkanı söylüyor.
Ya sonra?
Sonuçta cezalar ya
onanacak, ya da sanıkların Türkiye’de yargı yolu bittiğinden, AİHM yolu açılacak… Ya da beraat ederek,
içeride yaşadıkları çileli ve uzun tutukluluk hallerinin yıkıntıları arasında sıyrılmaya
çalışacaklar.
Sanıkların olası beraatları
sonrası tartışılacak diğer bir konuda: “Peki sanıkları yıllardır içeride
tutmasına neden olan CD’ler nerede ve kimlerce organize edildi?”
İşte bu da yılın
sorusu olacak!
Bekleyelim görelim
yılın davasını… Umarım hepimizin ortak isteği, “Gerçek Adalet” herkesin
yüreğini ferahlatır. Yoksa bazılarını vicdan azabından öldürür…
Ertuğrul Erdoğan
Ocak 2013/Bursa