Sürekli insandan yiyen ve çalan bir düşmanı var insanın ve bu düşman
kendi içinde. En zorlu savaşı insan, uzaklardaki bir düşmana değil,
benliğinin bir parçasına karşı verir.
Var gücüyle kötülüğü
emreden nefis ıslah edilmediğinde, kendisinde İlahlık görür,
Firavunlaşır. Büyüklendiğinde, yakın adamı Haman’a "yüksekçe bir kule
inşa et, belki Musa’nın ilahına çıkarım" diyen Firavun’u suda boğar.
Servetini kendisinden bilen Karun’u konağıyla birlikte yerin dibine
geçirir.
Nefis ’fahre meftun, şöhrete mübtelâ, methe düşkün’dür.
Nefsini ıslah edemeyen ise başkasını ıslah edemez. Eğer insan, nefsini
arındırıp temizleyebilir ve bu düşmanından kurtulabilirse Rabbinin
rahmetini umut edebilir.
Bediüzzaman Birinci Söz’ün başında,
"Şimdi kısaca ve avam lisanıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse beraber
dinlesin" der. Söylediklerini nefsine söyler. İşte ben de
Bediüzzaman’dan aldığım dersle, zaman zaman kendime şöyle diyorum;
"Sen kendini, kendine mâlik sayma. Çünkü sen kendini idare edemezsin. Mülkü Sahibine teslim et, O’na bırak!"
Çünkü;
Allah dilemedikçe, ne bir musibeti savmaya ne de kendin için bir
iyiliğe güç yetiremezsin. Allah’ın rahmetine, şefkat ve merhametine
muhtaçsın. Bu gerçeğin bilincinde ol ki, Allah’ın sınırları içinde ve
O’nun doğrularıyla yaşa. Enaniyetli insan, kendi aklının sınırları
içerisinde ve kendi doğrularıyla yaşar. Şeytanî kibirden kurtulmak için
sen kovulmuş şeytandan Allah’a sığın, Allah’ın sonsuz gücünü düşünüp
kavra, bu sonsuz güç karşısında kendi aczini anlayarak boyun eğ ve O’na
halisane teslim ol!.. Kalbini, ruhunu ve bedenini Allah’a teslim
ettiğinde, artık Rabbinin yönetimindesin.
... Kendime diyorum ki; ""Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir."
Kimi
zaman kendini karanlık bir kuyuda çaresiz hissedip, çıkışa
ulaşamadığında, karamsarlığa kapılma. Şeytan, aydınlığı hiç
göremeyeceğin yönünde karamsarlık telkini verse de, o ne olacağını
bilemez, sadece fısıldar. Karanlıklardan çıkaracak tek güç, Falik olan
Allah’tır. Hz. Yusuf(as)’ı kuyudan çıkardığı gibi...
Allah’a
karşı samimi olursan, O, vicdanına doğru yolları ilham eder. İşte o sesi
dinleyip nefsânî tutkularından kurtulduğunda, pırıl pırıl imana
kavuşabilirsin. Katıksız imanı yaşadığında ise ne çile yıpratır ne de
ateş dokunur; Hz. İbrahim (as) gibi. İnsanı yakan ateş değil, gafletidir
çünkü.
Kendime bir de şöyle diyorum; "Sabret! Senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir."
Sabır
zorluk geldiğinde Rabbini hatırlamaktır. Ardından gelecek kolaylığı
beklemektir. İmtihanında Allah’ı görürsen, o zaman imtihanı seversin.
Allah için sabretmek güzelliktir. Senin için milyarlarca güzellik
yaratan Rabb’in için yaptığın bir güzellik.
Zahiren kötü bir
görüntüyle yüzleşme zamanı geldiğinde gösterdiğin tevekküldür sabır...
Bıçak bedene saplanır ama acıyı çeken ruhtur. Sen tam tevekküllü olursan
acı duymazsın.
Belâlar, musibetler üzerine yağmur gibi yağsa da
Allah’a sarıl, O’na sığın, sabret, tevekkül et. Yağan her yağmurla daha
da arınırsın.
İmtihan olman, Allah’ın Kendisini hatırlatmasıdır,
seni unutmadığının işaretidir. Ne kadar zorluk isabet eder de
sabredersen, Allah’a o kadar yakınlaşırsın. Çünkü, "Gerçekten Allah,
sabredenlerle beraberdir."
... Kendime diyorum ki: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir."
Her
zorlu olayın ardında mutlaka bir kolaylık, bir güzellik, bir hayır
vardır. Peygamber(asm), "her çile, Cennet yolunun birer taşıdır"
buyuruyor. Rabbine sarılarak, ayağın takılmadan aştığın her taşın, seni
sonsuz nimet ve güzelliklere ulaştıracağı umudunu hep diri tut.
"Bazen
bitmek bilmeyen dertler yağmur olur üstüne yağar. Ama unutma ki,
rengârenk gökkuşağı yağmurdan sonra çıkar." (Mevlâna Celâleddin)
...Kendime diyorum ki; "Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter."
Her
olay Allah’ın yarattığı kadere uygun işliyor. Bu sırrın bilincinde ol.
Kaderine iman et; yaşadığın ve sana olumlu ya da olumsuz gibi görünen
her olay karşısında Rabbine tevekkül et, Rabbinden razı ol. Dünyevi
hiçbir değer ya da çıkara karşı tutku duymazsan, kayba da uğrasan üzüntü
duymazsın. Böylece teslimiyetin artar.
Kaderine rıza göstermeyip
tevekküle yanaşmadığın sürece ıstıraptan, evhamdan, acıdan
kurtulamazsın. Şeytan zehirdir, ancak Allah, Katından bir rahmet olarak
panzehiri de sana işaret ediyor; O’na sığınmak. Allah’a teslim olmamak
ve O’nun iradesine karşı çıkmak şeytanın çarpık mantığıdır. Ve o,
fırkasını da kendisiyle birlikte bataklığına sürükler.
Bediüzzaman
tevekkül ve teslimiyetin, zorluklara karşı insana güç kazandırdığını
söylüyor; "İnsan zayıftır; belâları çok. Fakirdir; ihtiyacı pek ziyade.
Âcizdir; hayat yükü pek ağır. Eğer Kadîr-i Zülcelâle dayanıp tevekkül
etmezse ve itimad edip teslim olmazsa, vicdanı daim azap içinde kalır.
Semeresiz meşakkatler, elemler, teessüfler onu boğar. Ya sarhoş veya
canavar eder... İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül
de saadet-i dâreyni iktiza eder(iki dünyanın saadetini gerektirir)."
Allah’a,
O’nun sonsuz büyük gücüne tam teslim olmak kalbinde inşirah meydana
getirir. Ne güzel kelimedir inşirah; daha söylerken bile kalbi
ferahlatıyor...
... Kendime diyorum ki; "Allah’ı sıkça an. Allah’ı an ki, O da seni ansın."
Allah’ı
anmadığın an zayıf düşersin. O’nu anmak kalbe hoş gelen, lezzetli ve
yemek içmekten öte, çok gerekli olan bir şey. Yiyip içerek bedenini
beslemeyi unutmadığın gibi, Allah’ı sürekli an ki ruhun beslensin.
Sen
Allah’ı unutursan, Allah da seni -zahiren- unutur. "...Onlar Allah’ı
unuttular; O da onları unuttu..." ayetinden öğüt al. Rabbin tarafından
unutulmayı göze alabilir misin?...
... Ve kendime diyorum ki; "Senin hiçbir özelliğin yok. Rabbin seni elinden tutmuş götürüyor."
Bediüzzaman’ın
dediği gibi; kendi az iradenden vazgeç, İlâhi iradeye işini bırak,
kendi güç ve kuvvetinden uzaklaşıp, Allah’ın güç ve kuvvetine sığınarak
tevekkül hakikatine yapış.
Yâ Rab de! "Madem çare-i
necat(kurtuluş çaresi) budur; Senin yolunda o cüz-i ihtiyarîden vaz
geçiyorum ve enaniyetimden teberri ediyorum(uzaklaşıyorum). Ta, Senin
inâyetin(yardımın), acz ve zaafıma merhameten elimi tutsun. Hem, ta
Senin rahmetin, fakr ve ihtiyacıma şefkat edip bana istinadgâh(dayanak)
olabilsin, kendi kapısını bana açsın." (17. Söz)
Edebistan, Ocak
(
Kendime Diyorum Ki... başlıklı yazı
fuatturker tarafından
6.01.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.