DNA’nın vazifesi ve önemi nedir?
DNA molekülünün bir bölümü olan her bir ‘gen’ insan
vücudundaki belli bir özelliği kontrol eder. Canlının vücut şekli, her
organına ait iş bölümü ve bu organların çalışma düzenleri, hücre içinde
üretilmesi gereken proteinlerin genetik kodları, üretilecek proteinlerin
miktar kontrolleri (gen regülasyonu) gibi canlının hayatını devam
ettirmesi için gereken şeyler DNA üzerinde planlanmış, kodlanmıştır.
DNA’nın hücredeki yeri
İnsan hücrelerinde bulunan DNA yaklaşık 3 milyar baz
çiftinden oluşmuştur ve yaklaşık 1 metre uzunluğundadır. Bu 1 metre
uzunluğundaki polimer, gözümüzle bile göremediğimiz küçüklükteki
hücrenin çekirdeğinde saklanmaktadır. ‘Histon’ denilen proteinlere
sarılarak paketlenip kromozomları oluşturan DNA bulunduğu küçücük yerde
olduğu gibi durmamakta, gerekli olan gen bölgeleri enzimler vasıtası ile
açılıp kodların MRNA (messenger ribonükleik asit) denilen bir başka
molekül vasıtası ile kopyaları çıkartılıp, bu kopya vasıtası ile
proteinler sentezlenmektedir. Gerekli bölge bu şekilde okunduktan sonra
DNA zinciri yine eski paketli haline dönmektedir. Ancak bir düşünün aynı
anda bir değil belki onlarca farklı bölgeden DNA açılıp, gen şifreleri
okunup yine kapatılmaktadır. Bir iplik yumağı düşünün ki, bu yumağın
ortasından, başından sonundan bir yerleri aynı anda açılsın, sonra yine
intizam bozulmadan sarılsın bu mümkün mü? İşte bu imkânsız gibi görünen
olay her an, her canlının her hücresinde hatasız, kusursuz, mükemmel bir
şekilde üstelik cansız atomlar, moleküller elleriyle yaptırılıyor.
AND = DNA
Şimdi, üç harften oluşan bu iki kelime üzerinde, biraz felsefik ve hayali düşüncemizi yazmak istedim. Türkçede “AND” = “YEMİN”
anlamına geliyor. Yemin edildikten sonra, hem maddi ve hem manevi
anlamda; çok büyük bir sorumluluk ve değişmesi imkânsız, vazgeçip
bozulması da olanaksız ve çok ağır sorumluluklar taşıyan, bozulduğunda
ise bu dünyada ağır suç işlenmiş kabul olunan ve manevi âlemde ise çok
büyük cezaları vardır. Yemin, yani “AND” etmek, onu yüce yaratan Allah’ı
da zikrederek ve şahit kılarak; söylediği sözün, anlattığının ve
yapacağı şeyden emin olunmasını sağlamaktır. Yani bunun hiç
değişmeyeceği ve sağlam olacağına, her ne ise oda odur. Peki, bu “DNA” da
yanlış tespit veya emin olunmayan bir şey var mıdır? Tabî ki, yoktur.
Bende, bu iki kelimenin anlam ve özelliğini düşünürken, bu açıklama ve
benzeti aklıma gelmiştir. O zaman biz Türk Milletinin “AND” içmesinin ne kadar önemli ve sağlam bir söz vermek olduğunu düşünüp atalarımla (ırkçılık anlamında değil) sadece, önem ve temiz, sağlam yüreklilik anlamında onur duydum. Mustafa Kemal Atatürk’ün, o önemli sözünü de söylemeden geçemeyeceğim; “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE”
* * *
Bir rivayete göre Türk ismi Hz. Nuh'un oğullarından Yafez'in oğlu
Törük'ten gelmektedir. Birçok kaynakta Yafez Türklerin atası olarak
kabul edilmektedir.
Hatta “İsra” suresinin bir ayetinde İsrailoğulları için (biz Nuh'un çocuklarını sizlere koruyucu olarak gönderdik) der.
Yani tarih boyunca Yahudilerin, ne zaman başı sıkışsa Türk Milleti'ne
sığınmıştır. Yani Türklerin soyu Hz. Nuh'a kadar dayanmaktadır.
* * *
AND: Yemin. ~ içmek: Yemin etmek. Yemin, ahit, söz verme.
YEMİN: Sağ taraf, sağ el ele tutuşarak, Allah'a bağlılıklarını bildirerek,
Allah'a ve birbirlerine söz vererek ahitleşmek Mübarek Sözü Allah'ı (C.C.) zikrederek kuvvetlendirmek.
FELSEFE:Varlık, evren, insan ve bilgiyle ilgili düşüncelerin bütünü; evreni, dünyayı, yaşamı yorumlama biçimi, dünya görüşü, ideoloji.
bir bilimin ya da bilgi alanının temelini oluşturan ilkeler bütünü; bir konuda soyut düşünüş.
Bir filozofun, bir felsefe okulunun, bir çağın öğretisi.
Felsefe öğrenmenin, felsefeyle uğraşmanın, felsefe yapmanın “olmazsa olmaz” bir koşulu var:
“Düşünce Özgürlüğü…” Düşünce özgürlüğünün olmadığı yerde felsefe yeşermez.
Çünkü felsefenin temelinde sorgulama, eleştirme ve tartışma yatıyor.
Felsefenin gerçek amacına ulaşması için, her türlü düşünceye saygı duyulan bir ortam gerekli.
ZİKİR: 1.Anma, söyleme, sözünü etme.
2. Dinibir tarikata bağlı olanların tanrı'nın adını art arda söylemesi: zikir çekmek.