Gardiyan hikayeleri ile hikayeler kategorimize devam ediyoruz. Son Gardiyan 1 hikayemizin devamı olan bu hikayede gardiyanların da birer özel hayatları olduğu fikrinden hareketle, gardiyan olduktan sonra başına gelenler, gardiyanların iş yaşamları, gardiyan olarak hayata bakış, kadın gardiyan olmanın zorlukları bu hikayede ele alınmıştır. Bayan gardiyanın cezaevlerinde ve özel hayatında yaşadıklarıyla ilgili hikayede, günümüz erkeğinin davranışları, evlilikte değişen erkek profili ve iş ortamındaki yaşanan tuhaf kız-erkek ilişkileri üzerinde durulmuştur. Son gardiyan hikayemizde, toplum içinde kadına bakış ve erkek davranışları bolca geçmektedir.

Aradığı mutululuk, anlık verilen kararlarla bizzat mutsuzluğunun sebebi olmuştu. Adam içki içince de zıvanadan çıkıyordu. Bir iki kerede güneş gözlüğü ile gizlemek zorunda kaldığı, mor gözle işe gidince cezaevi firarisi zindan hayatı arkadaşları nezdinde de ortaya çıkmıştı.

Nereye kadar çekecekti. Kendisi tacizlerden yıldığı için evlenmişti. Ama şimdi deyim yerinde ise her gün tecavüze uğruyordu. Kocası idi, helali idi ama midesi de almıyordu.

Onca küfürlü-dayaklı iletişim hatları, kendisini zamanı yakınlaşmış bomba haline döndürmüştü. Son küfür onu zıvanadan çıkarmıştı. Kendisi de saldırganlaşmış, eline geçirdiği bıçağı oraya buraya sürterek eşini evden kaçırtmak istemişti. Bunun üzerine eşi, korku ile evi terk etmek zorunda kalmıştı. Takip eden sabah da hemen soluğu rastgele girdiği bir avukatlık ofisinde aldı. Boşanacaktı!

Aniden karar verip evlenmiş, aynı şekilde evlilik sözleşmesini de sona erdirecekti. Evliliğin kutsiyeti zindan hayatının karanlığında yitip gitmişti. “İt herif” diye içinden geçirdi. Hayatını nasıl çekilmez hale getirmişti? Ofis kirasına kadar kendisi ödüyordu. Maaşını aldığı gibi “Kocamdır” deyip eşine veriyordu. Sırf huzuru yakalamak adına böyle davranıyordu ama nafile, sonunda sabır taşı değildi. Çatlamıştı!

Tüm olayları etraflıca avukatına anlattı. Avukatı, rutin sorularla beraber teknik detay sayılacak, dayakla ilgili doktor kaydı, hastane kaydı olup olmadığını sordu. İşyeri hekiminin sevk ettiği olayla bereket versin ki sağlık ocağından aldığı, darp izleri olduğunu gösterir raporu vardı. Avukatı, evliliğin kurtulma ihtimali olup olmadığını öğrendikten sonra Meslektaşı olduğu bahsi ile “Ben eşinizi arar görüşürüm” dedi.

Avukat da biliyordu, bir kadın karar verdikten sonra dönüşü olmuyordu. Son sözü kadın söylemişse kurtuluşu yoktu evliliğin. Erkeklerde ise namus meselesi hariç her an tekrar bir araya gelme ihtimali olabiliyordu.

Davalı avukat eş de, eşinin de evliliğini devam ettirmeyeceği hususunda ki anlayışını bildiği için iki avukat karşılıklı olarak aralarında hazır ettikleri protokolü mahkemeye sunarak boşanmayı kolaylaştırdılar.

Davanın duyulması ile erkeklerin yeniden bakışlarının değiştiğini fark etmişti. Lanet olsun, bu hayattan bir şey anlamamıştı. Şapşal erkekler yiyecek gibi baksın bakalım, el mi yaman bey mi yaman gösterecekti. Evlilik defterini açılmamak üzere kapatmıştı.

Alt düzey olarak gördüğü bütün meslektaşlarını bir kalemde sildi. Yalnız oyuncaklığını bırakmadan sigarasını aldırıp ufak tefek elektrik faturası, su faturası bedellerinin ödenmemesi gibi külfetleri samimileşmiş gibi gözüktüğü arkadaşlarına bozuk yok sonra veririm gibi gerekçelerle ödetti.

Kaz geleceğini sanarak tavuk esirgemeyen kazlar, çocuklarına almadığı çikolatayı sevgilisi olacağı düşüncesi ile Fikriye’ye hediye ediyordu. Hepsi yalnızca kendileri ile ilgilendiğini sanarken, Fikriye hepsini parmağında çeviriyordu.

Mesaiden erken çıkmalar, nöbet çizelgesinde korunmalar, her ne hikmetse Fikriye’den yana oluyordu. Fikriye, fatura ödeme sırası gelene, ufaktan elini tutarak mutluluğun ufacık tarafını gariban kaza tattırıyordu. Zengin olduğunu anladığı mahkum yakınlarına, beğendiği avukatlara da gece eğlencesinin masraflarını karşılatmaktada bir beis görmüyordu.

Bir çalışan için yaşam tarzı büyükşehirde olsa dikkati çekecek boyuta geliyorken kıvrak zekası ile durumu kurtarıyordu. Yada kurtardığını zannediyor, karşı tarafda yiyeceği armut hayali ile kıvrak zeka numarasını yemiş gözüküyordu.

Tek kusur randevularda çakışma idi. Devreye hastalık, annesinin hastalığı, kaza, çamaşır gibi gerekçeler girerek kurtarıcı muamelesi görüyordu. Ama aynı şahsa aynı numarayı ikinci defa çekmeye başlayınca bu gerekçeler de geçersiz kalmaya başlamıştı. Son çare tebdili mekan yani tayin kalmıştı.

Masraflarını kıstığı ve başka şahıslara yüklettiği için biraz para biriktirmişti. Küçük bir ilçe cezaevine gitmeyi düşündü. Olmadı, sonunda İstanbul’a kaçarak tayinini gerçekleştirdi. Kendisi gelmeden namının geldiğini, sırnaşmalı mesai arkadaşlarının davranışlarından anlamıştı.

La havle çekerek, hayatını idame ettirmeye çalıştı. Birkaç kişiyi paylayıp, idareye şikayet edeceği tehdidi ile savuşturmuştu. Ama huzursuzluğu sırnaşmalarla tahammül boyutunu aşmıştı.

İstanbul’a geleli 3 ay olmuştu.

İdareye çay dağıtan mahkumun kafasını yerden kaldırmadan hizmet etmesi ve bir ruh gibi odalara hizmet verip çay boşlarını almasını, laf atmalara karşı genellikle cevapsız ya da kısa, net cevaplar vermesi dikkatini çekmişti. Adam ser verip sır vermez cinstendi. Sakin yapısı ile huzursuzluk çıkaracak bir tip de değildi.

Aklına yine şeytani bir fikir gelmişti. Zaten 20. Yüzyılın son yıllarında insanları girdiği bencillik formu almış başını gidiyordu.

Turgut ÖZAL Cumhurbaşkanı olmuş, Anayasa bir defa delinmekle bir şey olmaz diyerek, hukuku ıskartaya çıkarmıştı. Şan, şöhret, paraya giden her yol mubah görülüyordu. Dönemin Tan Gazetesinde anadan üryan artistler poz verip, Türk Erkeğinin gücünden bahsederken toplumun dikkatleri başka sahalara çekiliyordu. Pornografik ayarlı zannedilen ama erotik içerikli Playmen diye bir dergi çıkmıştı. Buluğa eren erkek çocuklarının süslü hayalleri ile bir an önce büyüme isteğinin motorize ekibi haline gelmişti.

Teminat karşılığı olsun diye dağ başındaki tarlalar, banka içlerini ödenmeyecek borçlanmalarla boşaltmıştı. Doğuyu kalkındıralım derken çıkarılan teşviklerin tümü İstanbul’da dolmuş hattındaki 4 lastiklere dönüşüyordu. PKK terörü 3-5 çapulcu denilerek minimize edilirken, terörden geçim sağlayanlara yol veriliyordu.

İşte böyle siyasal ve toplumsal olayların içerisinde Deli Kız Fikriye, müebbet yatan beyefendi görünümlü ama nasılsa katil olmuş şahısla evlenecek ve gayrimeşru yaşam tarzını sadece kendi belirlediği standartlarda meşru gibi gözüken evlilikle devam ettirecekti