Atatürk ve "Türk Dili"
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk'u yazmadan önce Orhun Yazıtlarının
Necip Asım Yazıksız tarafından yayımlanan metnini en ince ayrıntısına
kadar okuyup incelemiştir.
Türk tarihinin sayfalarına göz atıldığında Türk Milleti'nin en zor
anlarda bile başsız ve devletsiz kalmadığı, kendi kendini idare etme
gücüne ve yeteneğine sahip olduğu görülür. Nitekim Türk Milleti, en zor
dönemlerinden birini yaşarken, Büyük Önder Mustafa Kemal, tarih
sahnesine çıkar ve Türk Milleti'nin çaresizliğine ve tükenmişliğine son
verir. ATATÜRK, bu durumu çeşitli vesilelerle yapmış olduğu
konuşmalarında şöyle dile getirir:
"....Ne vakit başladığı bilinmeyen zamanlardan beri bağımsızlığın şerefi
ile yaşayan milletimiz, en feci bir çökmeyle nihayet buluyor gibi
görünmüşken, esaret kaydına karşı evladını ayaklanmaya davet eden ecdat
sesi, kalplerimiz içinde yükseldi ve bizi son kurtuluş mücadelesine
davet etti".
"... Ben, 1919 Mayısı içinde Samsun'a çıktığım gün, elimde hiç bir
kuvvet yoktu. Yalnız Büyük Türk Milleti'nin asaletinden doğan ve benim
vicdanımı dolduran yüksek ve manevî bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal
kuvvete, bu Türk Milleti'ne güvenerek işe başladım. Ben, Türk
ufuklarından bir gün mutlaka bir güneş doğacağına, bunun hararet ve
kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar
emindim ki, bunu adeta gözlerimle görüyordum".
"... Tarih-i cihanda bir Cengiz, bir Selçuk, bir Osman devleti tesis
eden ve bunların hepsini hâdisat ile tecrübe eyleyen Türk Milleti, bu
defa doğrudan doğruya kendi nam ve sıfatında bir devlet tesis ederek
bütün felaketlerin karşısında meftur olduğu kabiliyet ve kudretle ahz-i
mevki etti".
Atalarının tarihte yaptıklarından ve Türk Milleti'nin kahramanca
mücadelesinden güç alıp Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Atatürk, daha
sonra, temeli Türk yaşayış ve inanışına, Türk kültür ve medeniyetine,
Türk tarihine dayanan devrimlere birer, birer imza atar ve onları
uygulamaya koyar. Yaşananları, çekilen sıkıntıları, emperyalizme karşı
verilen mücadeleleri unutturmamak için de bunları belgelendirir ve Nutuk
adlı ölümsüz eserini vücuda getirir.
Belgeleriyle birlikte Nutuk, bu anlamda yakın dönemin en ciddî tarihî
kaynağıdır. Ancak bunun yanı sıra eser, dili ve üslûbu bakımından da son
derece ilgi çekici özelliklere sahiptir.
Nutuk'un dil ve üslup özelliklerini bir hususa dikkat çekerek belirtmek
faydalı olacaktır: Atatürk, Nutuk'u yazmadan önce Orhun yazıtlarının
Necip Asım YAZIKSIZ tarafından yayımlanan metnini en ince ayrıntısına
kadar okuyup inceler.
Sonra Nutuk'u Orhun yazıtlarının plânı üzerine inşa eder. Bu sebeple
Orhun yazıtlarının üslûbuyla Nutuk'un üslûbu arasında büyük benzerlikler
ve paralellikler vardır.
Bu durum, Büyük Dâhî'nin hem köklerine ne kadar bağlı olduğunu, hem de
ondaki dil ve tarih şuurunun ana kaynağını göstermesi bakımından son
derece önemlidir. Nutuk'un sonuç bölümünü oluşturan "Gençliğe Hitabe"
ise, başlı başına Türk dilinin, Türk hitabet sanatının eşsiz
eserlerinden biri olma özelliğine sahiptir.
ATATÜRK, çeşitli vesilelerle söylemiş olduğu "... Benim yaradılışımda
fevkalâde bir şey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir...", "... Benim
hayatta yegâne fahrım, servetim, Türklükten başka bir şey değildir."
gibi vecizelerle Türklük gurur ve şuuruna bağlılığını ifade eder.
Türklük gurur ve şuurundan gücünü alan ATATÜRK, Türk Milleti'nin
geçmişte olduğu gibi gelecekte de en vazgeçilmez değerlerinden birinin
bütün lehçe ve şiveleriyle birlikte Türk dili olduğunu kaydeder. Onun şu
sözleri bu bağlamda son derece kıymetlidir:
"Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına, zengin lehçelerine,
eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesinde, Yakut Türklerinin
dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz".
Yine onun:
"Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin
olması, millî hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin
en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek
istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller
boyunduruğundan kurtarmalıdır."
ATATÜRK, 28 Ağustos 1928'de çağdaş dünyaya uyum sağlamak amacıyla harf
devrimini gerçekleştirir. Bunu, Türk dilinin dünya dilleri arasındaki
yerinin belirlenmesi, köklerinin araştırılması, Türk lehçe, şive ve
ağızlarının bilimsel yöntemlerle incelenmesi ile ilgili çalışmalar takip
eder. ATATÜRK, bu amaçlarla 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dili Tetkik
Cemiyeti'ni (bugünkü adıyla Türk Dil Kurumu'nu) kurdurur. Sonradan
mirasının bir bölümünü bağışladığı bu kurumun tüzüğünün taslağı da
bizzat ATATÜRK ün kendisi tarafından hazırlanır. Türk Dili Tetkik
Cemiyeti, 26 Eylül 1932 tarihinde, İstanbul'da, Dolmabahçe Sarayı'nda,
ATATÜRK ün huzurunda Birinci Türk Dili Kurultayı'nı toplar ve Türk
diliyle ilgili ciddî kararlar alır.
Güneş-Dil Teorisi, Türk dilinin eskiliğinin, köklülüğünün ve
zenginliğinin kanıtlanmasına yönelik bir faaliyetin ürünü olarak o
yıllarda ortaya atılır. Yurt içinde ve yurt dışında büyük yankı
uyandıran teori, hem Türkçe konuşma yazma bilincinin gelişmesine katkı
sağlar; hem de Türkçenin tarihi ve etimolojisi (kökenbilimi) ile ilgili
birçok eserin hazırlanmasına vesile olur.
ATATÜRK, Türk diliyle ilgili çalışmaların akademik seviyede
yapılabilmesi ve bilim adamlarının yetişmesi için de 1936 yılında Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi'ni açtırır.
Onun Türk diliyle ilgili toplantılara başkanlık etmesi, yazmış olduğu
eserlerde, Türkçe kelimelere ve terimlere yer vermesi, bazı terimleri
bizzat kendisinin türetmesi önemlidir. Nitekim ATATÜRK ün Geometri
kitabında geçen ve bizzat ATATÜRK tarafından türetilen üçgen, dörtgen,
açı… gibi terimler bugün hâlâ kullanılmaktadır.
Büyük devlet adamı ve büyük komutan olduğu kadar güçlü bir hatip ve edip
de olan ATATÜRK ün ana sütü gibi saf, ana sütü gibi temiz Türkçemizle
yazmış olduğu Hakikat Nerede adlı şiiriyle cümlelerimi tamamlamak
istiyorum:
HAKÎKAT NEREDE?
Gafil, hangi üç asır, hangi on asır
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarihler söylememiş bunu
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak.
Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karartı, karartıda şafak.
Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin.
Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa'nın Alplerinde Oğuz torunları
Doğudan çıkan biz
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz.
Türk sadece bir milletin adı değil,
Türk bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
Ey yığın, yığın insan gafletleri
Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,
Hakikat nerede?
Mustafa Kemal