Kendini akıllı ve bilgili sanan, bilgiçlik taslayan kimsedir ukala. Bir de akıllılar manasına gelir. Biz ilk mana üzerinde söz jimnastiği yapamaya gayret edeceğiz.

            Pek de akıllı bir insanın gireceği kisve değildir bu hal!

            Ukaladan olanlar bol bu ülkede, vükeladan olanlar da…

            Toplumun bazı yarım akıllı önde gidenleri vardır hani.

Güya kendilerinde daha zeki olanı yoktur.

Sanki en uyanık olanı kendileridir.

Geri kalan muazzam güruh onlara yol açmakla vazifelidir.

Herkes her şeyi onun gözü, sözü ve özüyle en doğru, en gerçekçi ve en sağlam haliyle alır ya! Öyle işte!

Onu bazen bir konferansta görürsünüz dostlar alışverişte görsün diye.

Bazen bir panelde görürsünüz sırf iş olsun diye. Mesela soru sorarken, muhatabını ezmeye çalışıp iltifata aday olmak için üfürükten tayyare bir cümle ile.

 

Hz. Mevlana ne de güzel söylemiş: “Bin sene de okusam... ‘Ne biliyorsun?’ diye sorsalar bana 'haddimi bilirim.' derim.”

Bu ukala haddini bilmez haddizatında haddini aşar yeri geldi mi?

Galiba bu güzel ülke ukalalarla doldu.

Haddini bilmeyenlerle…

Haddini aşanlarla…

Hepinizi suçlamıyorum ama bakın etrafınıza… İş yerinize, mahallenize, eşinize, dostunuza… Gazetelere, televizyonlara, sosyal medyaya… Azıcık da olsa hak verirsiniz.

 

Durması gereken noktayı bilmeyenler bazen acayip kazalara da yol açıyorlar. Gaflara da, potlara da, haltlara da… Hem komik duruma düşüyorlar hem zor durumda kalıyorlar hem rezil oluyorlar.

Bir aklı evvele örnek:

Kaza yerinin etrafını önce polis kordonu sonra da büyük bir meraklı kalabalığı çevirmişti. Gazetesine, iyi bir kaza fotoğrafı yetiştirmek isteyen uyanık foto muhabiri çemberleri aşamayınca 'Yol verin. Yol verin. Ben kaza kurbanının oğluyum' diye bağırmağa başladı. Kenara çekilip yol verdiler. Foto muhabiri yaklaştı. Arabanın önünde bir eşek yatıyordu.

Durup dururken eşeğin oğlu olmak herkese nasip olmaz!

            Kendisi kaşındı değil mi?

            Yüz rengi gökkuşağının bütün renklerine dönüşmüştür.

 

            Sağı solu kontrol etmeden ana yola çıkan şoföre benzer bunlar.

            Bir kamyon altına alır.

            Şeyhülislam Yahya ne güzel ifade etmiş:

“ Söyleyenler hikmetin bilmez, bilenler söylemez.”

           

Neden ukalalık ediyorsun?

            Neden çokbilmiş tavırlar takınıp kendini olduğundan farklı ve ağır göstermek istiyorsun? Ey şahsiyet neredesin ortaya çık!

Yeni kıtada yerlilerin dilini çözerken bir şey dikkatini çekmiş beyaz adamın: Yerlilerin şarkıları, şiirleri, ağıtları hep su üzerine. Merak edip sormuş:

“Niye şiirleriniz hep sudan söz ediyor?”

“Buralarda en çok suyun yokluğunu çekiyoruz da ondan.” deyip gülmüş yerli…

“Ya sizin şiirleriniz niye hep sevgiden söz ediyor?” diye noktayı koymuş. Beyaz adam morarmış.

Bugün sevgiyi yitireli çok oldu.

Saygıyı defnedeli pey oldu. Hissi olan zayi oldu akli olan ise yele verilmek üzere…  Neden ukalalık ediyorsun sorusuna herhalde cevap olmuştur bu hikâyecik.

Neden insanlar olduğundan fazla kisvesine bürünürler?

Neden insanlar kendilerini çok akıllı zannederler?

            Ey akıl? Yoksun piyasada, çık ortaya… Akılcıklar ortalıkta, gel artık.

 

“Aceptir hal-i âlem bilmeyen söyler bilen söyler.”Andelibi böyle der. Akıllı olan her daim bir susar iki dinler. Her akla hürmet eder istfadelenir, hor görmez çocuk aklını bile kendine bir şeyler katar. Peşrevi olmaz her mevzunun, noktası olmaya gayret eder. Maydanoz olmaz her laf salatasına tuzu biberi olur.

 

Ukala kendini belli eder bir mecliste, gözü tetiktedir, fırsatını kollar. Ağzı lafa hazırdır. Tarzı buna layıktır. Biri “a” dedi mi tamamdır, atılır ortaya açılır bal kabağı gibi... Saydırır ilmini muktebasatını… “z” diyene kadar işin cılkını çıkartır. Akıl üstüdür, pilav üstü ettir mübarek. İnsanüstüdür, olağanüstü maldır meğer!

 

Ukala aklı kalırsa geriye ne ala!

Ukala aklı varsa ne ola!

            “Halletmediler bu lugazın sırrını kimse

Bin kafile geçti hükemadan, fuzaladan" (Bilgi ve erdem sahibi binlerce insan bu dünyaya gelse de bu yaşam bilmecesinin manasını çözemediler yine)

Ah Ziya Paşa ah! Ukalaları haklamışsın bu beytinde… Evrenin kendilerinin etrafında döndüklerine o kadar inanmışlar ki aslında başları dönüyor akılsızlıktan. Rüzgârgülü gibi habire dönüyorlar.

Sana mı kaldı bay ukala bu sırra vakıf olmak?

Sen mi bilgi ve erdem sahibisin yoksa!

Başka kapıya…

Yürü de ense tıraşını görelim.

 

( Ukala başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 8.05.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.